Hastane günlüklerinde öncelikle ve mutlaka endişe vardır. Çünkü başlangıçta
bilinen, sonuçta bilinmezi içerir. Endişe yerini bir süre sonra hüzün duygusuna
bırakabilir. Ama ne olursa olsun her şeyden önce umut yeşertilir, paylaşılır. Bu
umut geçici de olsa bir rahatlama getirir. Böylece gelecek için iyi olasılıklar hayal
edilir. Geçen zaman bazen iyi bir ilaçtır. Kötü olasılıklar hatıra getirilmez,
söylenmez. Derinde durur. Yok edilemez. Kısa bir süre sorun unutulur. Belki
gündem, yatış nedeni ertelenir. Başka nedenler konuşulur. Ferah bir ortam yaratılır.
Lâkin bu görünüştedir. Kimse sorunu unutmaz aslında ama genellikle unutmuş
görünmeyi tercih eder. Unutturmaya da çalışmaz. Önemini azaltmadan sorunu
ağırbaşlılıkla kabul eder. Ancak bu durum dile getirilmez. Sorun olabildiğince
gündelik akışın doğal bir parçasına dönüştürülür.
Hasta bazen refakatçisini teselli eder. “Merak etme. Bak göreceksin nasıl
atlatacağız bu sorunu. Doktoruma güveniyorum” diyerek ona güç verir. Sonunda,
tevekkül içinde işaret parmağıyla alnına hayali bir çizgi çeker, “ne yazıldıysa o”
der. Bu sözler hastada teslimiyeti ifade ederken refakatçideki endişenin artmasına
sebep olabilir. Aslında belki hasta huzur içindedir, kendini geleceğe bırakmıştır.
Gözlerini kapatır, dudakları bir duayla kıpırdar, elleri göğsünde kavuşmuştur.
Hasta kaderine razı olsa bile umudun verdiği huzurla rahatlamış görünmektedir.
Eğer doğum veya ameliyat öncesi hastanede bir gece kalmak gerekiyorsa hem
hasta hem refakatçi için o gece bitmek bilmez. Şairin dediği gibi “Ehl-i derdi gama
sor kim, geceler kaç saattir.” Uyku tutmaz bir türlü. Belki beklemenin verdiği
heyecanla yorulan hasta sabaha karşı uykuya dalar. Gördüğü karışık bir rüya ya da
işittiğini sandığı bir ses onu uyandırabilir. Kalbi deli gibi çarpıyordur. Nefesi
sıklaşmıştır. Hafifçe terlemiştir. Bir gariplik çöker üstüne. Ağlar ya da yeniden dua
eder. Vaktin yaklaştığını düşünür.
Başka bir âlemdir hastane. Başka bir zaman dilimi… Başka boyuttur. O koşullarda
günlük yazmak pek kolay olmasa gerek. En azından herkesin harcı değildir
diyelim. Birbirinin zıddı duygular birbirini çağırmış, harmanlanmıştır çünkü. Fakat
ne olursa olsun, hastane odalarında asla kaybolmayan umuttur.
Hastane odalarında birbirine bazen çok benzeyen, bazen de hiç benzemeyen
endişenin, hüznün, umudun öykülerini okuyalım şimdi.