Kendi çapımızda tarihe küçük bir not:

Yıl 2020. Covid-19 tüm dünyayı sardı. Karantina günleri, ölüm istatistikleri, ülkeler arası hastalık kıyaslamaları, öncesi sonrası görüşleri, yeni dünya düzeni fantezileri, sağlığın önemi, el yıkamanın yöntemi, maske eldiven polemikleri, küreselleşme ya da yerelleşme tartışmaları,- ne normaldir ne değildir yorumları….

Bir virüsün dünyayı getirdiği nokta. Peki, bazılarının savunduğu gibi her şey değişecek ve insanlık aydınlanıp doğayı korumaya, sadeleşmeye, tüketim çılgınlığını bırakmaya, kapitalizmin vahşetini fark edip ona karşı çıkmaya mı çalışacak? Hiç sanmıyorum, hatta daha da olumsuz bir dünyanın bizi beklediğini düşünüyorum. Güçlü lider arayışı, karar verme mekanizmalarının azaltılarak hızlanma, daha çok tüketerek ekonomiyi canlandırma girişimleri, biyopolitik gözetleme, değişik türde kontrol mekanizmaları bekliyor bizleri. Benim penceremden görünen manzara bu. Karamsarlık denilebilir belki de. Kitlesel korku virüsü sinsice yayılmakta. Bireysellik daha da parlatılmakta. Sosyal statü farklılığı genişlemekte. Ölüm ve hastalık bile adaletten uzak. Evde kendini koruyabilenlerle, çalışmak zorunda olanlar aynı derecede risk altında değil.  Yeni kurallar hızlıca benimsenmekte.

Tüm bunlar insanlığı çıkışsız bir noktaya mı getirir derseniz direnme ve belki de sığınma noktamız sanattır derim. İnsanlık tarihi boyunca böyle. Bizlerin bu kıstırılmışlık duygusundan sıyrılmasını, insanlığın değerlerini anımsayarak ölüm korkusuyla baş etmemizi ancak sanat sağlar diye düşünüyorum. Bilim ve felsefe de ona eşlik eder.

Belki ileride Covid-22, Covid-25lerle karşılaşacağız, belki bir anda bir virüs hepimizi yok edecek ve dünya hayvanlara kalacak, belki de doğa ölecek ve bizler sentetik yaşama uyum sağlamaya çalışacağız. Belki hiçbiri olmayacak ve distopik dünyaları sadece hayal dünyamızda yaşayacağız.

Ama bugün bir gerçek var, hepimizin yaşadığı unutmamamız gereken bir gerçek. Yüz yüze kaldığımız ve insanlığımızı sorguladığımız bugünleri unutmayalım diye, işte tam da bu nedenlerle tarihe kendi çapımızda bir not düşebilmek için bu sayımızı Korona’ya, salgına ayırdık.

Bu sayımıza; Arif Kamil Olgun, Ayşegül Gezgin, Betül Sarıca, Bahar Uysal, Billur Akgün, Canan Kuzuloğlu, Dilek Yılmaz, Elvan Arpacık, Gökhan Erdoğan, Güven Yaman, Hande Ortaç, Işıl Şenol, Meltem Uzunkaya, Sultan Deliklitaş, Yasemin Pforr öyküleriyle hayat verdi.