Lord Henry, Bay Erskine’e döndü. “İnsanoğlu kendini fazla ciddiye alıyor. İnsanlık tarihinde işlenen ilk günah budur. Mağara insanı gülmeyi bilseydi, tarih çok daha farklı olurdu.”1

 

Âşık olduğumuz kızın -kızlar için delikanlının- elini ilk tutuşumuzda avucumuz terler. Sonra “işler” ilerler. Aileyle tanışmaya günü gelir. Aç da olsak bir şey yiyecek durumda değilizdir. Ama rastlantı bu, o gün karnımız toktur. Bizim için masanın en sıcak köşesi ayrılmıştır. Son bir çaba gösterir, bunaltıcı sıcaktan kurtulma umuduyla tabağımızdakini çabucak bitiririz.

 

“Yavrucuğum” der, gülümseyerek, yakın gelecekteki sevgili mamamız, “çok acıkmışsın, hemen bir tabak yemek daha veriyorum.”

 

Sorunumuz tam olarak burada başlıyor. Çünkü masamızdaki yemeğin çoğu hayvansal kökenli. Biz böyle yedikçe sıcaklık artıyor. Üstelik bu psikolojik bir sıcaklık değil. Hayvan kaynaklı besin üretimi uzunca bir süre önce (Bin dokuz yüz elli sonrası) bir tür “sanayi” dalına dönüştü. Bu tarz et üretimi aklımızın alamayacağı sayıda hayvanın bir arada beslenmesi yoluyla gerçekleşiyor. Yerkürenin ısınmasında bu endüstrisinin payı büyük. “Beslenme sistemi” diyor Ömer Madra, “toplam sera gazı salımlarının yüzde 30’unu, besi hayvanları da bunun yarısını (yüzde 14,5) oluşturuyor. Hayvancılık ve tarım endüstrisine (et, süt, peynir, yumurta vb.) dayalı çağdaş Batı tarzı beslenme dünyaya yayılıyor ve muazzam sayıda insanı şişmanlatıyor, hasta ediyor.”2 Konumuz sıcaklık olduğu için hayvan yetiştirilirken sınırsız antibiyotik kullanımı sonucu direnç kazanan bakterilerin gelecekte insan sağlığına yönelttiği tehdide değinmeyeceğim.

 

Birleşmiş Milletler, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları ya da iklim araştırmacılarının öngörülerine göre artan sıcaklık Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus gibi bölgelerde, denizden yüksekliği üç, beş metreyi geçmeyen ada devletlerinden çoğunun sular altında kalmasına yol açacak. Yüz milyonlarca (şimdilik altı yüz milyon) insan iklim krizi nedeniyle yaşadığı topraklardan göç etmek zorunda kalacak.

 

Bu yazıda amaçlanan, elbette her şeyin ne kadar kötü gittiği üzerine kurgulanmış bir felaket tellallığı değil. Ancak bir söyleşide “Birkaç kuşak içinde örgütlü insan toplumu diye bir şey kalmayabilir” uyarısını yapan çağımızın en değerli aydınlarından Noam Chomsky’e kulak vermek yanlış olmayacak:  “Mesele, küresel ısınmanın vurgulanması gerektiği. Kötü haber pompalamakla yetinemeyi[z]; insanlar yüz çevirir. Ama kötü haberleri atılabilecek olumlu adımlarla ve bunların aciliyeti ile birleştirirseniz, etkili olacağını düşünüyorum. […]

 

Sanırım enerjik bir kitlesel halk hareketi olmak zorunda. Medyayı krizleri ele almaya zorlayacak bir hareket.”3

 

Böylesi kitlesel bir hareket iki bin on sekiz yılında başladı. Başlatan on beş yaşındaki bir çocuktu. Greta Thunberg! O tarihten sonra iklim için okul grevi, İsveç, Greta Thunberg sözcüklerini daha sık duymaya başladık.

“Ülkesinin Paris İklim Anlaşması’nda [anlaşmayı Türkiye parlamentosu onaylamadı] verdiği sözlerini tutmasını ve iklim değişikliğine neden olan karbon salımlarının azaltmasını istiyordu”4 Greta Thunberg.

 

Kaleme aldığı metinde “Ben iklim değişikliği meselesini 12 yaşımdayken kavradım ve ondan sonra da bir daha asla uçmamaya, asla et yememeye karar verdim.”5 diye sesleniyordu yetişkin dünyasına.

 

Sıcaklık artıyor. Kutuplarda buzullardan dev parçalar kopuyor. Yerkürenin haritası değişiyor. Geçen her gün canlı çeşitliliği azalıyor. Yeni hastalıklarla tanışıyoruz. Ama aşağıya düşeceğimizi Newton’dan beri bilmemize karşın, bilimsel adı sapiens olan maymun popülasyonu üstünde olduğumuz dalı kesmeyi sürdürüyor. Düşününce, o evrimsel sıçramayı, başka bir tür gerçekleştirse, baskın duruma gelseydi, yeryüzü tarihinin son “büyük günahı” olacak böylesi sıcak sona koşuyor olur muyduk?

 

Bu ayki temamız “çok sıcak.” Necati Cumalı’nın “Susuz Yaz” öyküsünü yazarımız Dilek Yılmaz inceledi. Yazarlarımız A. Kamil Olgun, Dilek Yılmaz, Nurdan Atay, Müge Koçak Güvenç, Hediye Gasımova Nar, Meltem Uzunkaya, Sultan Deliktaş öyküleriyle bu sayıda bizimle.

 

Eylül sayımızda görüşmek dileğiyle, keyifli okumalar.

 

 

 

 

 

_______________

1 WİLDE, Oscar, Dorian Gray’in Portresi, Çev.: Didar Zeynep Batumlu, İş Bankası Yayınları,

Ocak 2019, 267 Sayfa.

2 MADRA, Ömer, Açık Radyo, Üçübiryerde: Beslenme, Sağlık ve İklim krizi,

http://acikradyo.com.tr/acik-gazete/ucubiryerde-beslenme-saglik-ve-iklim-krizi,

(SGT: 01.02.2019)

3 HACKETT, Robert, Dünyadan Çeviri, Birkaç Kuşak İçinde Örgütlü İnsan Toplumu Diye Bir

Şey Kalmayabilir, Çev.: Serap Güneş,

https://dunyadanceviri.wordpress.com/2019/03/09/noam-chomsky-birkac-kusak-sonra- 

   orgutlu-insan-toplumu-diye-bir-sey-kalmayabilir/#more-7965, (SGT:09.03.2019)

4 TONBİL, Can, Açık Radyo, Gelecek İçin İklim Grevleri: Bölüm 1,

http://acikradyo.com.tr/acik-gazete/gelecek-icin-iklim-grevleri-bolum-1 (SGT:21.04.2019)

5 Açık Radyo, Açık Gazete: 5 Eylül 2018,

http://acikradyo.com.tr/acik-gazete/acik-gazete-5-eylul-2018 (SGT:06.09.2018)