Dalgaların okşadığı, yıldızlı bir yaz gecesinin ışığını döktüğü deniz kıyısı. Upuzun
kumsal. Şezlonglar toplanmış. Fonda hafif bir müzik, duygusal… Sahilde, beyaz
elbiseli, dalgalı kumral saçlı genç, güzel bir kadın oturmakta… Dalgın… Elinde bir
silah… İncecik parmakları, namlunun ucunda… Yanında genç bir adam uzanmış
sonsuzluğa. Kadın, adama bakıyor, eğilip öpüyor morarmış dudaklarından…
“Birazdan görüşeceğiz, hiç ayrılmamacasına” diyor.
Birden, müziği bastıran siren sesleri… Koşuşturmalar, bağrışmalar…
“Filmi durdurun, sokağa çıkma yasağı başlıyor… Herkes evine!”
Yazlık sinemada bir hengâme… Tahta iskemlemi itekleyen polis,
“Hadisene çocuk, nerede senin annen baban?” diyor.
“Film bitmedi ki daha!” diyorum.
“Daha durursan, asıl sen film olursun. Hadi sallanma… Bak! Hâlâ duruyor.”
Başıma inen copla filme dönüyorum tekrar. Boylu boyunca yattığım yerden
yıldızları görüyorum, ışıkları üzerime dökülüyor. Fonda bu kez “metallica” çalıyor.