– Hayatımmm, çıkıyorum ben, bakıcı bugün gelecek biliyosun, unutmayasın sakın!

– Tamam, tamam, bağırma çocuk uyanacak.

– Ay pardon ya! Kaçtım ben!

– Hep kaç sen zaten, nereye kadar bakalım?

—–

– Buyurun lütfen, geçin, içerde de çıkarabilirsiniz. Hoş geldiniz.

– Hoş bulduk.

– Nasıl? Rahat buldunuz mu evi?

– Evet, tabii, bir sorun çıkmadı, eşiniz konum atmıştı önceden.

– Doğrudur, pek düşüncelidir kendisi, detayları da konuşmuşsunuz zaten! Siz salona geçin lütfen, ben de ufaklığı alıp geleyim, bir an önce tanışırsınız.

– İyi olur; teşekkür ederim.

—–

– İşte, bu bizim minik adam…

– Merhaba canım! – …

– Merhaba de bakalım ablaya, bak senin için geldi!

– …

– Oğlum duymuyor musun beni?! Ver şu telefonu artık, hani anlaşmıştık seninle!

– …

– Allaallahhh, hipnotize oldu çocuk, sanki! Kusura bakmayın lütfen, telefonu ele geçirdi miii…

– Zırrrrrrr!

– Hah, bak artık vermen gerekiyor, ver şunu bakim! Çok şükür! Siz tanışa durun, ben şuna bir cevap vereyim.

– Alooo! Merhaba ortak, nasılsın? Evet evet, rapor hazır, merak etme, birazdan postalarım hem sana, hem çocuklara… Efendim? Ha, evet, geldi, geldi. Higiç sogormaga, bigir igiçigim sugu, magaşagallagah!!! Haydi görüşürüz sonra!

– Nasıl ablası, anlaşabildiniz mi?

– Tabii, tabii, merak etmeyin, çok tatlı bir çocuk zaten, magaşagallagah!!!

– Ooo, magaşagallagah, sügüpegermigiş! Belli ki sizinle çok iyi anlaşıcaz; di mi ufaklık?!

– …

– Beni duyuyor musun acaba? Telefonu alsam, tablete saldırıyorsun çocum. Hepsini şifreleme zamanı geldi artık!

—–

– Nasıl geçti bakalım gününüz? Bakıcı ablayı sevdin mi canikom?

– Gözünü tabletten ayırabilirse, sana cevap verecek annesi…

– Haklısın hayatım ya, bakıcıyla konuşayım da bunu bir perhize alalım. Yoksa, bir gün çocuk ekranın içinde kaybolup gidiverecekmiş gibi geliyor bana, ürperiyorum!

– Hep söyledim sana, alıştırma bunu bu kadar diye ama, dinleyen kim?! Neyse, yarın ilk iş şifre koyacağım hepsine. Bugün yapacaktım da iş-güç, bakıcı falan derken vakit kalmadı malum!

– Oyyy, benim canım yorulmuş mu bakim?! Sen nasıl buldun, peki? Gözün tuttu mu bari? – İyi iyi, fena değil! Çocukla güzel diyalog kurdu.

– Konuşmadan?! Aman gözün üstünde olsun aşkısı!

– Tabii, tabii, ne iş olsa halleder aşkısı! Küçük hanım genel müdürcülük oynayacak ya!

– Aaa, aşk olsun kocacım ya! Başlama gene! Hani anlaşmıştık seninle?! İkide bir laf sokuyosun yine! Olmuyo böyle ama! Hem düşünsene ne güzel, evden rahat rahat çalışıyorsun. Kendi işinin patronusun, neticede!

– Aman, ne patron ya?! Ufacık veledin elinde oyuncak, boklu bez değiştiren!!!

– Yine aynı konulara dönmeyelim lütfen. İki sene ara verdim, daha ne istiyorsun? Bakıcı da bulduk işte! Hem koca ev nasıl dönüyor sanıyorsun? Borçlar aldı başını gidiyor, ha?!

– Kocaman evde oturmak zorunda mıyız küçük hanım? Lüksü seven sensin, ben değil! Neyse neyse aynı şeyleri konuşmaktan yoruldum artık!

– Aynen, gerilmekten başka işe yaramıyor!

—–

– Evettt yakışıklım, bu hafta sonu baş başayız! Babacık iş gezisinde… Söyle bakalım ne yapalım seninle? İstersen top havuzuna gidelim, ha, ne dersin?

– …

– Hadi ama artık, bırak şu tableti de hazırlanalım. Bak hava ne güzel, günlük güneşlik… Evet ya, önce parka gidelim bence, bu güzel havada, di mi? Bak, bak, bak, nasıl da koşarmış parkı duyunca?! Aferin canıma. Tableti bile kapatmışsın! Valla bacak kadar boyunla her şeyleri biliyorsun pek güzel de, ah bi de konuşsan! Neyse neyse o da olacak, di mi annecim?! Yerim ben seni, yerim, tekno oğlum benim!

– Zırrrrr

– Aman ya bi aramadan duramazlar. Hafta sonu bile rahat yok, illa burnumuzdan gelecek.

– Alooo, efendim, evet, nasıl gitmemiş ya, dün göndermiştim çıkmadan. Tamam, tamam hallederim şimdi. Münasebetsizler, bir şeyi de yapsalar ya bensiz! Hay, Allah kahretmesin. İşin yoksa şimdi yukarı çık, bilgisayarı aç. Aaa, dur bakayım tabletten olur belki! Aman yaaa, baban da şifrelemiş bunu, hiç söylemek yok tabii! Nerde o düşünce beyefendide?! Of, of, sen iki dakika bekle de yavrum, hemen çıkıp halledeyim.

– İgikigi bigikigir begekegeş agaltıgı

– Efendim?

– İgikigi bigikigir begekegeş agaltıgı

– Ne diyosun çocum ya? Konuşmazsın konuşmazsın, tam işim acil, konuşacağın tuttu! Bi de ne dediğin anlaşılsa, can kurban!

– İgikigi bigikigir begekegeş agaltıgı

– Aman dur be oğlum, sırası mı şimdi? Ne diyosun öyle şifreli şifreli, Avni gibi dıgıl dıgıl! Neymiş o öyle İkikiki bikiki!!! A-a-a-a-a, dur bi dakka! Tekrar et bakim sen, ne diyodun?

-…

– Söylesene çocum, ne diyodun az önce?

– İgikigi bigikigir begekegeş agaltıgı

– Hoppala, şu işe bak yahu, kulaklarıma inanamıyorum! Bildiğin kuşdili bu! Küçükken annemler yapardı, komşu teyzeler gelince. Sonra sonra çakmıştık tabii, ama belli etmezdik, ne konuştuklarını anlayalım diye; dört kulak… Ne günlerdi ya! O da o zamanın şifresiydi işte! Hah, hah, hay, çok komik ya, çocuk konuşamıyor derken kuşdili öğrenmiş de haberimiz yok! Alemsin valla Efecan! Bi daha söyle bakayım, hatırlayacak mıyım şifrenin şifresini, ama tek tek…

– İgikigi

– Dur! Tamam: bu iki… Sonra, devam et!

– Bigikigir

– Tamam, bu da bir…

– Begekegeş

– Begeş ogolmagayacagak mıgıydıgı ogo? Ay neyse, saçmalıyorum, beş yani! Sonra!

– Agaltıgı – O da altı. Yani “2-1-5-6” diyosun?! Vay uyanık vay, nerden öğrendin bakim sen bunu?! Deneyelim! Amanınnn! Oldu valla! İnanılmaz! Hayatımı kurtardın canikom. Mail box’ı da açtık mı tamam! Sonra da çıkarız hemen, iki dakika sabret, tamam mı?! Bu da iki saatte açılacak, inşallah. Acelemiz var ya!

A-a-a-a-a-a-aaa, nefesim kesildi! Bu nedir ya! Bu ne rezalet?! Aklımı kaçırıcam şimdi! Gözlerime inanamıyorum?! Şunlara bakın hele, neler neler yazışmışlar, utanmadan, sıkılmadan. Orta yerimden çatlıcam şimdi çat diye, sinirden. Bak bak bak, daha neler?! Aman Allahım, napıcam ben şimdi?! Eşşeoğlueş, ay şimdi çocuğun yanında da, ben sizin gelmişinizi, geçmişinizi şey ederdim ama, dua edin Efecan’a, ağzımı bozmuyorum.

Sakin ol, sakin ol, derin derin nefes al, hah aferin sana, işte böyle. Ne böylesi ya, canlarına okuycam onların, canlarına. Ah Efecan ah, bu senin baban var ya, resmen beni al… Ay ben de neler söylüyorum ufacık çocuğa, af edersin yavrum! Kalk kalk, gidiyoruz hemen. Bi de demez mi, iki güncük iş gezisiymiş efendim. Göstereceğim ben size dünya kaç bucak! Yürü oğlum yürü, babanla çözülecek bir şifremiz var, o şıllıkla da tabii!!!