Bay Ronald’ın içinde yaşadığı tek hikayeyi şu an ben yazıyorum. Ben kim miyim? Bendeniz Teksas Psikiyatri Kliniği’nin daimi üyesi Salazar Çekovski.  Tamam, ismim kadar heybetli olmadığımı biliyorum. Bay Ronald’ın kliniğin bahçesinde yanıma oturduğu gün, bunu o da biliyordu.  Fakat kabul edersiniz ki iki gün önce intihar etmiş kim olsa benim gibi görünürdü.

Bay Ronald bankta yanıma oturdu ve herkesin aksine hiç konuşmadı.  Oysaki ben, onun sorabileceği sorulara uygunsuz cevaplarımı kafamda sıralamıştım bile. Fakat aramızda çıt çıkmamasıyla on dakika, on beş dakika, yarım saat bu cümlelerle kalakalmıştım.  Asabımın giderek bozulmasıyla “Şu lanet soruyu sor artık! Neden buradayım, öğren gitsin.” diye bağırıverdim.  Bay Ronald cebinden bir puro çıkardı ve yeni alışkanlığı olduğu belli olacak acemilikte purosunu yaktı.  Dumanı başka yöne üfler üflemez gözlerini gözlerime dikti ve tane tane konuşmaya başladı.

“Salazar, bu başarısızlıkla sonuçlanan üçüncü intiharın. Doğal olarak yine buradasın.”

“Sen, siz, kim olu..,bunları nereden biliyorsunuz? Doktor musunuz?  Çalışanlardan biri olsanız bilirdim sizi.”

“Hiçbiri değilim.  Fakat seni başarıya kavuşturacak tek kişi de benim.”

“Müsadenizle kalkıyorum.  İyi hissetmiyorum ve böyle konuşmaları kaldıracak durumda da değilim.”

“Salazar, bir amacın olmadığı için intihar ediyorsun ama ölemiyorsun.”

“Nedir bu? Şaka mı? Benim amacım zaten intihar etmek.”

“İntihar bir amaç değil sonuçtur.  Neyse, şu an daha fazla yormak istemiyorum seni.  Buradan çıkınca görüşeceğiz nasılsa.” dedi ve yerinden kalkıp hızla uzaklaştı.

Emrivaki tavırlarına mı, beni başarısız biri olarak ezmesine mi sinirleneyim bilemedim.  Ben de hızla içeri geçip klinik olanaklarından yararlanarak sakinleştiricimi aldım.  Artık Bay Ronald benim için çok gerilerde kalmıştı.

Klinikten çıktığımın ikinci günü annemin “Misafirin geldi.” diye haykırışıyla günlerdir çıkmadığım yatağımdan çıkmak zorunda kaldım.   Bay Ronald yemek masamızda annemin ikram ettiği kahveyi yudumluyordu.  Uyanmamı uzun süre bekledikleri, yakınlık kurmuş olmalarından anlaşılıyordu.

Bay Ronald, anneme “Dışarı çıkıp bir proje hakkında konuşacağız.” derken bir pijamama bir de ilacımın saati geçtiğinden titreyen ellerime bakıyordum.  Annemse proje lafını duyar duymaz hazırlanmam için beni odama bir hışım itti.  35 yaşında, son 20 yılını antidepresan ilaçlarla ancak geçirebilmiş, üç defa intihar haberiyle yüreğine indirmiş, bir yayınevinde stajyer olarak çalışan,hâlâ anne evindeki küçük odasında yaşayan bir oğula sahip, zavallı bir anne.  Nasıl kırabilir ki?

Bay Ronald bu sefer kapıdan çıkar çıkmaz konuşmaya başladı.

“Şu an hayatında sana sunulabilecek tek teklifi ben yapacağım. Benimle iki aylık bir projede çalışacaksın.  Bu proje gizli olacak fakat merak etme illegal olmayacak.  Bu iki ayın sonunda da oturduğunuz evin ipoteğini kaldıracağım.”

“Ne ipoteği?”

“Her intiharında iki ay klinikte kalmanın annene ne kadara mal olduğunu da öğrenmiş oldun işte.  Neyse çalışma dışındaki bir diğer koşul ise bu üç ayın sonunda intihar etmen.”

“Para için intihar etmemi mi istiyorsun?”

“Bilakis.  İntihar edeceğini biliyorum ve sana bunun için bir de para teklif ediyorum. İkimiz de bunu yeniden deneyeceğini biliyoruz.  Bari bu sefer hem anneni çulsuz bırakmamış ol hem de geri dönüşün olmadığını bildiğinden başarıya ulaş.”

“Kimsin sen?”

“Ünlü yazar Ronald Garcia.”

Eve dönüş yolunda Bay Ronald’a içimden sövüp saysam da kapıda annemin endişeli bakışlarıyla karşılaşmam, teklifi kabul etmeme yetti. İki gün daha yatağımda kalıp Bay Ronald’ın elime tutuşturduğu adrese gittim.

Etrafta onlarca ustanın çalıştığı eve girdiğim anda içimi bir ürperti kapladı.  Her duvarda değişik insanların fotoğrafları, bu fotoğrafların yanlarında anlayamadığım açıklamalar yazılıydı.  Bay Ronald’ı etrafta göremeyince evi baştan sona gezdim.  Bir tek yatak odası kilitliydi ama kapısında Bay Ronald’ın yatak odası diye bir levha vardı.

Ensemde Bay Ronald’ın nefesini hissetmemle irkildim.

“Müzeme hoş geldin.  Ofisin, aşağıdaki depo olacak.  Öncelikle tüm kitaplarımı okuyacaksın.  Daha sonra depodaki eşyaları eve dilediğince yerleştireceksin.”

“İyi bir okur olsam da iç mimariden anlamam.  Bunu yapabileceğimi sanmıyorum.”

“Görüşmek üzere.” dedi ve evden ayrıldı.  Çaresiz olmasam bir dakika bile bu küstah yazar bozuntusunun evinde durmazdım.  Fakat artık kendi felaketime annemi de ortak etmek istemiyordum.

Zorla kitap okutulmasını ertelemek için önce kendime bir masa ayarladım sonra depodaki eşyaları simetrik dizme gibi zırva işlerle uğraştım. İki haftanın sonunda ancak ilk kitabın kapağını açabildim.   Fakat kitabın ilk sayfasını bitirdiğimden itibaren ne gecem ne gündüzüm kalmıştı.  Ben mi kitapları bırakamıyordum onlar mı beni esir almıştı bilmiyorum.  Bildiğim şu ki bu kitaplarda tanıdığım herkes ben dahil yaşamaktaydık.

Son kitabı kapattığımda iki haftanın daha akıp gitmiş olduğunu fark ettim. Ve gözüme takılan bir eşya bana ne yapmam gerektiğini anımsattı.  Lisa’nın dayak yedikten sonra yüzünü aynada güzel görmek için sürdüğü ruj, Bayan Dufmon’un fareleri yakalayıp su dolu bir tenekede boğduğu kapan, küçük Jessi’nin tahtadan takma bacakları depoda karşımdaydı.  Tüm bu eşyaları içim titreyerek, özenle evin odalarına yerleştirdim.  İlk kitaptan son kitaba artık herkes oraya yerleşmişti.

Bay Ronald’a işimin bittiği haberini yollamamdan kısa bir süre sonra Bay Ronald evin kapısında belirdi.  Gergin bir hali vardı.  Odaları tek tek, santim santim gezdi.  Tek kelime etmeden de hızla evden çıktı, gitti.  Sinirden evi yıkmak geldi içimden ama arası artık onun evi değildi.  Öfkem geçince yine yatağıma girip günlerce çıkmamayı istedim.  Ve doğruca eve gittim.

İçeri girer girmez annem elinde bir mektupla geldi.  Bay Ronald, dedi sadece.  Odama geçip mektubu, o an her duyguyu yaşar bir şekilde beceriksizce yırttım.

Salazar,

Ben Ronald Garcia. Sadece Ronald Garcia.  Ünlü bir yazar değilim.  Yatak odamdaki çekmecede, birçok yayınevinden aldığım red mektuplarını bulabilirsin.  Kitaplarımdaki insanların doğmaları için en son çare benim ölmemdi.  Ve öyle de olacak.

Yarının gazetesine kendi ölüm ilânımı abartılı bir biçimde verdim.  İsmimin gazetelerde geçmesiyle kitaplarımı yayınevlerine göndereceksin.  Merak etme, intihar etmiş bir yazar epey değer görecektir.  Ardından eskiden benim olan fakat artık kitaplarımda yaşayan insanların evini ücretsiz olarak herkese açacaksın.  Kitap gelirleri orayı uzun bir süre ayakta tutacaktır.

Evinin ipoteğini seninle konuştuğum ilk günü kaldırmıştım.  Bu konuda artık endişelenmen gerekmez.

Salazar, iyi bir okur olman ve ölümle iç içe olman beni sana getirmişti. Kitaplarımdaki insanlara hayat vermen için de bu iki ay ölüme meydan okuman gerekiyordu.  O nedenle sana bu süre sonunda intihar etmen vaadini verdim.  Görevleri tamamladıktan sonra karar senin.  Ölümün ardına bırakabileceklerin varsa diğer tarafa seni de beklerim.

Not: Annen çok güzel kahve yapıyor.

Ronald Garcia