– Oğlum, bi baksana. Nasıl oluyor bu şimdi? dedi yaşlı kadın elindeki kartı arkasındaki adama çaresiz gözlerle göstererek.

Bembeyaz saçları aceleyle bağlanmış baş örtüsünden dışarı fırlamış, eprimiş, üzerine iki beden büyükmüş gibi duran siyah paltosunun içinde iyice ufalmıştı soruyu sorarken. Soğuk bir kış sabahıydı. Saat dokuzda açılan bankanın önünde saat daha sekiz olmadan uzunca bir kuyruk oluşmuştu bile. Yaşlı teyze kuyruğun en başındaydı. Bankanın güvenlik görevlisi ATM’ye henüz para yüklenmediğini bankanın açılmasını beklemek zorunda olduklarını söylemişti. Soğukta titreşerek beklemekten herkes hoşnutsuzdu. En nihayet saat dokuz olmuş, para yüklenmişti. ATM kullanılabilirdi.

– Teyzeciğim bak şurayı görüyor musun? Kartını oraya sokacaksın, ekran açılacak. Sana şifreni soracak. Şifreni girince ekran seni yönlendirir teyze.
– …
– En iyisi ben yapayım teyze, ver kartını. Sen de iyice bak, bir daha ki sefere kolaylık olur.
– Sağ olasın evladım. Hiç buradan para çekmemiştim de…
– Teyze bak ekran geldi, şifreyi soruyor. Yaz şifreni şu tuşlarla.
– …
– Teyzeciğim senin için sorun olmazsa şifreni söyle ben yazayım.
– Şifre ne oğlum?
– Hesabın sana ait olduğunu ispatlayan, senden başka kimse senin hesabına ulaşamasın diye oluşturduğun dört haneli bir numara. – …
– Yani sen olduğunu anlayacaklar ki, parayı sana verecekler teyzeciğim.
– Haa parola yani! Öyle desene oğlum! Bilmiyorum ki parolayı. Eşim sizlere ömür. Askerdi Sait amcan ama bana hiç parolaları söylemezdi ki!
– Yok teyzeciğim parola değil, şifre şifre! Dört haneli bir numara
– Bilmiyorum… ki, telefon numaramı versem olmuyor mu? O da benim numaram.
– Hasbinallah!!! Olmaz teyzeciğim, olmaz! Sen bugüne kadar nasıl çekiyordun emekli maaşını Allahını seversen teyze?
– Ben hiç çekmedim ki maaşımı. Oğlum çeker getirirdi bana. Eşim rahmetli olunca bağladılar bu dul aylığını.
– Oooo hayat hikâyesi mi dinleyeceğiz burada? Teyze işimiz gücümüz var. Sen de kardeş almışsın teyzeyi karşına koyu muhabbet! Baksana kuyruğa! Hadi hadi!
– Teyzeciğim söyle oğluna gelsin, çeksin paranı. Sen ne düştün böyle yollara sabah sabah?
– Oğlum yok ki! Gitti. Çoluğu çocuğu toparladı gitti uzaklara. Amerika mı ne öyle bir yere işte! Çocukların geleceği içinmiş! – Peki kartı sana verirken yanında şifresini de vermedi mi?
– Bir kâğıt verdiydi yanında ama bulamıyorum ki kâğıdı!
– Hadi kardeşim hadi, bırak şu muhabbeti ya!
– Sen de bir sus ya kardeş. Kadıncağıza yardım etmeye çalışıyoruz burada. İnsanlık da mı öldü? Teyzeciğim sen oğlunu ara, şifreni öğren. Şifren olmadan para mara çekemezsin. Sonra gene gel, sana yardım edecek biri bulunur. Tamam mı teyze? Bak kuyruğa herkes bekliyor. Hadi teyzem hadi.
– Ah! Oğlum ah! Oğlumun numarasını bilmiyorum ki! Gidiş o gidiş. Ne arama, ne sorma… Biliyorum ben hep o mendebur gelin yüzünden O soktu bu işleri onun aklına. Artık bu memlekette yaşanmazmış; çocukların geleceği ne olurmuş. Ah ah! Oğlum beni de yanında götürmek istedi ama gelin yapamaz o oralarda dedi de, beni bıraktılar burada yapayalnız. Eh! Yalan da değil yapamazdım el yerlerde herhalde. Yol bilmem, iz bilmem.
– Ya neler oluyor orada? Kuyruk ilerlemiyor bir türlü. ATM mi bozuk?
– Yok yok, teyzenin biri şifresini bilmiyormuş da.
– Haydaa!! Şifresiz hiçbir işlem yapılmadığını kimse söylememiş mi ona? Şifren yoksa yoksun bu dünyada. En azından TC kimlik numaran olacak. İlla bir numara, bir sayı olacak! Ayşeymişsin Hasanmışsın önemi yok, artık birer sayıyız hepimiz!! Şimdi gel de bunu teyzeye anlat!
– Ya söylesenize kadıncağıza şubeye girip çeksin parasını. Ne oyalıyorsunuz kadını burada? Biz de boşuna bekliyoruz bu soğukta!
– Teyzeciğim gel bankaya girelim. İçeriden halletmeye çalışalım işini. Hem yeni şifre de isteriz sana.
– Hay Allah razı olsun kızım senden. Yalnız parolayı söylerler mi bana? Bilirsin askeriyede gizlidir parola.
– Söylerler, söylerler teyze. Sıramı tutun ha! Geliyorum şimdi.
– İyi günler beyefendi, bu teyze şifresini bilmiyormuş, parasını buradan çekebilir mi?
– Tabii efendim, kimliğini alayım hanımefendinin.
– Teyzeciğim kimliğin yanında mı? Nüfus kâğıdın yani…
– Yanımda yanımda, oğlum çantandan hiç çıkarma demişti.
– Yalnız hanımefendinin ödemeleri geri gitmiş.
– Nasıl yani?
– Altı ay üst üste para çekilmezse hesap sahibinin öldüğü varsayılarak maaş kesilir efendim.
– Tövbe tövbe, kadın kanlı canlı karşınızda işte!
– Yapabileceğim bir şey yok. Kanunlar böyle efendim.
– Teyzeciğim sen aylardır paranı çekmemişsin, oğlun da çekmemiş?
– Oğlum gideli aylar oluyor. Giderken biraz para bırakıp gitmişti. Para bitince biraz konu komşunun yardımıyla geçindim. Bitince kartla bankadan çekersin, yardım ederler sana dediydi ama korkudan hiç gelemedim. Elektriğim kesilince mecbur kaldım kızım.
– Beyefendi maaşını yeniden bağlatmak ve geriye dönük maaşlarını alması için ne yapması lazım?
– SGK’ya gidecek, orada söylerler. Ben de tam bilmiyorum.
– Teyzeciğim maaşını yeniden bağlattırmak için Sosyal Güvenlik Kurumu’na gitmen lazımmış.
– Eyvah! Ben hiç anlamamam ki o işlerden! Orası neresi onu bile bilmiyorum. Ya kocam ya oğlum yapardı böyle işleri hep. Ne zaman o suratsız karısı ikinci çocuğu da erkek doğurdu bir afralar bir tafralar! Sanki küçük dünyaları o yaratmış! Oğlanın aklına da o girdi gidelim gidelim diye buralardan. Beğenemedi gelin hanım bizim buraları. E gittiler, oğlan ne arar ne sorar oldu. Eskiden her hafta ziyaretime gelirdi. Eskiler doğru demiş, gözden uzak gönülden de ırak oluyormuş! Ne yapacağım şimdi ben ? Elde yok, avuçta yok. Oturduğum evi bile oğlana vermiştim, ne var ne yoksa! Ah! Sait beni bırakıp gittin bi başıma bu karı köylü oğlanla. Asker oğlu olacak güya! Ah! Sait ah! Parolayı da söylemeden göçüp gittin. Bak devlet bile tanımıyor beni. Köksüz, sapsız, hiç kaldım. Hiç kaldım, hiç, hi, h…
– Yetişiiiin fenalaştı kadın. Acele ambulans, birisi arasın. Çabuk çabuk. Su getirsin biri. Teyze teyze duyuyor musun, kendine gel. Teyze aç gözlerini! Ambulans çağırıldı mı? Gidiyor kadın! Çabuuukkkkk!