Heybetli, kocaman vücudundan geriye kalana, açılan delikten midene inen ince
hortuma, bağlı olduğun solunum cihazına, vücudundan sarkan kablolara, takip
monitörüne, serum iğnelerinden morarmış ellerine, ölüme çoktan teslim olmuş,
altı bezlenmiş, pörsümüş bedenine hiçbir şey hissetmeden bakıyorum.
Yokluğun fark yaratmayacak, çünkü sen zaten yoktun hayatımda. Daha iyi
olacak hatta. Kafamdaki sorular sonlanacak, çelişkiler bitecek, içimdeki koca
boşluğun bir karşılığı olacak. Her an, uykudayken bile delici, keskin bakışlarla
beni takip eden, hor görerek tepeden bakan buz mavisi gözlerin son kez
kapandığında, varlığının yarattığı ağırlık kalkacak üzerimden, rahatlayacağım.
Bağırmaların, azarlamaların duyulmayacak artık. Her köşeye kâbus gibi
çöreklenen kurallar, yasaklar, sınırlar kalkacak. Yapayalnız, sevginden yoksun
bıraktığın o büyük ev, baştan başa tüm odalar, mutfak, salon, banyo, yıllar
boyunca balkonda gelene geçene söylenerek üzerinde oturduğun cilası
bozulmuş, rengi solmuş tahta sandalyen benim olacak.
Geceleri yatak odasına gitmemek için çareler aramayacağım. Salondaki
minderleri, kırlentleri, sandalyeleri, büfedeki bardakları, tabakları tekrar tekrar
düzeltmeyeceğim. Her dokunduğunda midemi kaldırıp boğazımın çukuruna
dayayan ellerin, dayağa, tecavüze daha yakın birleşmelerle örseleyip
aşağıladığın bedenimi şehvetle altına çekemeyecek. Sızlamayacak kemiklerim,
morarmayacak artık tenim. Yatak odasının kapısında oyalanmadan direk yatağa
girecek, şefkatle sarınacağım yorgana, kâbuslar dönüşecek rüyalara.
İdrar torbanı boşaltmak, bezini değiştirmek, hazır mamalarını saatinde,
hemşirelerin talimatlarına göre besleme pompasıyla midendeki sondaya enjekte
etmek, verilen çizelgeye uygun aralıklarla akciğerlerine ilaçlı buhar vermek,
cildini, özel çubuklarla ağzını temizlemek, vücudunun uzantısı haline gelen
serumların damlalarını saymak arasına sıkıştı zaman, ilerlemiyor. Senin
yokluğun benim özgürlüğüm olacak biliyorsun, derin soldu, sarardı, ellerin,
ayakların soğudu çoktan, direniyor, aylardır bırakmıyorsun beni, önce eve şimdi
de sterilizasyon ve temizlik maddelerinin birbirine karışan iğrenç kokusuna,
morg soğukluğundaki bu hastane odasına hapsettin.
Nefrete bulanmış bir sevgi benimki. Aynı masada, aynı koltukta yan yana
oturup varlığımdan habersiz yemek yediğin, televizyon izlediğin, okşamadan
içime girip vahşi hayvan gibi soluyarak üzerimde gelip gittiğin anlarda, şu an
hasta yatağında sana bakarken içimi yakan, burnumda tüten sıcak, şefkatli bir
eş, koca özleminin adı olacak, öldü diyeceğim. Hiç geçmeyen bir yara sızısı
hayatımın tam ortasında olacak.
Gür, beyaz kaşlarının altında çukura kaçmış gözlerin bir daha açılmadığında,
hayatın son çizgisi görüldüğünde monitörde, eve gidip rakı masası kuracağım,
senin içtiğin gibi susuz, buzlu, şerefine kadeh kaldıracağım defalarca. Beyaz
peynir, kavun mutlaka olacak yanında. Sabahları gazete okuyacağım sana
okuduğum saatlerde. Ne kahvaltı ne de akşam yemeğinin saati şaşacak. Beş
çayına böreğin, öğle yemeğinin arkasına kahven hazır olacak. Her ihtimale
karşı mutfakta masanın, salonda komodinin, yatak odanda etajerin üzerinde
ilaçların bir bardak suyla birlikte mutlaka duracak. Otuz yedi buçuk derece
suyun, lavanta kokulu sabunun, kar beyazı havlun hazır olacak banyoda. Senin
payını mahallenin mezbelesinde yaşayan köpeklere dökecek ama yemekleri hep
iki kişilik hazırlayacağım.
Evde olmadığın zamanlarda sürekli aradığın, nerede, kimlerle olduğumu
sorduğun, kız arkadaşlarımla görüştüğümde bile tartışma çıkardığın telefonum
artık çalmayacak. Televizyonun kanalını değiştirme, kepenkleri açma
özgürlüğüm olacak ama yapmayacağım. Sokaklar, parklar, kafeler, sinemalar
tüm şehir benim. Bu özgürlük başımı döndürecek, fazla gelecek bana, kimseyi
aramayacak, evden dışarı çıkmayacağım.
Menekşeleri yazın iki kere pazartesi – perşembe, kışın haftada bir kere pazartesi
sulayacağım. Merak etme orkidelerin haftada bir kez ışığa doğru yönünü
değiştirip rüzgârdan koruyacak, para koleksiyonunu da ayda bir çıkarıp
havalandıracağım.
Bir odadan diğerine uzun, yorucu yolculuklara çıkacağım. Sonra özleyerek
döneceğim odama. Gözlerimi kapatırken sonsuza, yanımda kimse olmayacak,
ölümü tek başıma karşılayacağım.
Elini kalbine koy, söyle şimdi eğer yapabilirsen. İstediğin bu muydu!