Zaman çizgisindeki iki bin on altıncı çentik, uygarlığımızın şimdiki yerini gösteriyor. İnternet ve beş buçuk inçlik cep telefonu kullanıyoruz. Bir de tek tanrılı dinlerin beşiği, petrol coğrafyasında doğanlar başta olmak üzere dünyanın pek çok yerindeki türdeşlerimizi annelerinden doğduklarına pişman ediyoruz. Hayvan ve bitki türlerini yok ediyoruz gözümüzü kırpmadan… Soluk alıp verdiğimiz havayı bile. Hep birlikte. Yukarıdan, yani uzaya gönderdiğimiz uydulardan falan dönüp bakınca iğne ucu kadar bir hacmimiz var oysa. Paylaşamadığımız o iğne ucundaki cürmümüzse gökyüzündeki yıldızlar kadar çok. Bu kadar suçu karnımızı doyurmak için değil, daha çok tüketmek adına işliyoruz üstelik. Gelişe gelişe gelebildiğimiz yer burası.
O zaman öykülerimizi yazalım.