Kör Ruhlar
Arka kapı açıktı. Ne yapayım daldım içeri. Siz bilmezsiniz sanayi mahallemizin soğuğunu. Bu tekir kürküm nafile! Şimdi merkez kasap arar beni diye düşünmedim değil, nereye gitti bu deyyus diye – Saaaliiihh Saliiihh… Oh canıma...
Arka kapı açıktı. Ne yapayım daldım içeri. Siz bilmezsiniz sanayi mahallemizin soğuğunu. Bu tekir kürküm nafile! Şimdi merkez kasap arar beni diye düşünmedim değil, nereye gitti bu deyyus diye – Saaaliiihh Saliiihh… Oh canıma...
Bütün gece yatakta bir o yana bir bu yana döndüm durdum. Ancak sabaha karşı artık uykusuzluk bütün bedenimi ele geçirince gözlerimi kapatabildim. İşte tam o tatlı anların ortasına mahallenin azgın kedileri daldı. Uykulu halimle,...
“Sana diyorum, hey, duyabiliyor musun beni? Kendini kaptırdığın dünyanın sesini kısamaz mısın?” O kadar çok birbirine geçmiş ses ve gürültü var ki; biliyorum beni duyamazsın. Ama yine de şansımı denemekten, iç sesimi dinleyip, durup...
Son zamanlarda bana karşı davranışları değişti sanki. Şikâyet eder gibi bir halleri var. Arada bir söyleniyorlar, ama ortaya. Neymiş efendim yaşlanmışım, nereyi bulursam orada yatıyormuşum, tüylerim dökülüyormuş, falan filan. Artık ihtiyarladın, bakımın zorlaştı, bize...
İyi tarafından bak Emel, İstanbul’da olsaydık ya trafikte takılıp kalırdık ya müze bilet kuyruğunda. Burası nedir ki, avuç içi kadar bir kent İstanbul yanında. Beyoğlu’nda bile buradan daha çok gezecek yer vardır. Ama yine...
Matmazel Alyoşa, kenarları lacivert, gövdesi beyaz, orta boy emaye leğene doldurduğu soğutulmuş ciğer soteyle, sefaret yokuşunu tırmanıyor. Yokuşun sonunda, sefaretin bitişiğinde başlayan Postacılar Sokağı’nın önce on bir basamağını, sonra da dik rampasını tırmanacak. İlk...
Evde kedi varsa saatli maarif takvimine ne hacet! Dört ayaklı takvim mübarek. Mart ayının gelip çattığını şıp diye anlarsın. Erkeği, dişisi fark etmez, mart ayı oluverir dert ayı. Aahh ah! Öyle de oldu nitekim....
Ölüm, günün ilk ışıklarıyla beraber, şehrin dışına doğru bir mahallede, iki yanında duvarlar bulunan dar bir sokakta belirdi. José Saramago haklı. Ölüm kendi kendine, “Artık burada yapacak bir işim kalmadı,” deyip kara pelerininin şapkasını iskeletine...
Hoş geldin, hoş geldin! Gel bakalım! Ne o, dünden bana kızgın mısın yoksa? Kaşlar çatılmış, surat asılmış. Kendimi affettirmek için neler yapsam? Bak işte mis gibi ciğer, en sevdiğinden. Hadi gel barışalım, dayanamam senin o...