SIR’ın Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre iki anlamı var;
1) Kimseye söylenmemesi, gizli tutulması gereken şey, giz.
2) İnsan aklının yeterince açıklık getiremediği şey.
Hayatımızın başlangıcından itibaren sırlarla iç içeyiz. Varlığımızı ilk hisseden ya da öğrenen annemiz kendisini bu haberi babamızla paylaşmaya hazır hissedene kadar annemizin sırrı olarak kalırız. Sonra çocukluğumuzda sakladığımız sırlar gelir; bu arkadaşımızın bir sırrı olabildiği gibi bizim yaptığımız, annemizin babamızın duyunca kızacağını düşündüğümüz yaramazlıklar da olabilir. Bazen sırlarımıza birini ortak etmek isteriz; ergenlikte içilen sigarayı aileden saklayan iki kardeş veya yaşadığı platonik aşkı, aşkın muhatabından saklayıp arkadaşıyla paylaşan iki sırdaş gibi… Sırrı paylaşan kişi kendini rahatlamış hissederken, paylaşılan kişi gerçek bir sırdaş ise ağır bir yükün altına girmiş olacaktır. Midas’ın sırrında olduğu gibi.
Biz büyüdükçe sırlar da artar; meslek sırrı, başarı sırrı, devlet sırrı, doğanın, dünyanın hậlậ çözülemeyen sırları (yok olan dinozorların sırrı, piramitlerin sırrı, kaybolan kıtanın sırrı…) Bazı sırlar onu bilenlerle mezara kadar giderken, bazıları bilim insanlarının hummalı çalışmaları sonucunda, bazıları da berberin Midas’ın sırrını kuyuya söylemesinden sonra olduğu gibi beklenmedik bir şekilde ortaya çıkabilir. Sırrımızın ortaya çıkması halinde en az zarar görmemiz en büyük temennimiz…
Sayımıza Canan Kuzuloğlu, Ebru Asya, Füsun Uzunoğlu, Hediye Gasımova Nar, Nezir Suyugül, Nuriye Yıldız, Sülbiye Yıldırım, Tuba Tuncay öyküleriyle, Billur Akgün kitap tanıtımıyla katkıda bulundular.
Keyifli okumalar dilerim.