Kiltablet’i yayımlamaya başladığımız 2016 yılından bu yana ilk defa size kurgu olmayan bir kitaptan bahsedeceğiz. Yazımızın konusu olan Natalie Haynes’in Pandora’nın Küpü adlı bir kitabı bir araştırma-inceleme kitabı. Bu ayımızın teması Mitolojide Kadınlar olunca mitolojide adı geçen herhangi bir kahramanın yer aldığı edebi bir kitabı tanıtmaktansa mitolojide yer alan kadınları merkezine alıp, yaşadıkları trajedilerin, atfedildikleri genellikle kötü özelliklerin alt yapısını anlatan bu kitabı tanıtmayı tercih ettik.
Kitabın yazarı Natalie Haynes 1974, Birmingham doğumlu İngiliz bir yazar. Yazar olmasının yanı sıra televizyon programcısı, klasikçi ve komedyen aynı zamanda. Cambridge Üniversitesine bağlı Christ’s College’da Klasik okumasının yaptığı işlere, yayımladığı kitaplara etkisi büyük. Bugüne kadar yayımlanmış üç araştırma-inceleme kitabı, dört romanı var. Yazımızın konusu olan Pandora’nın Küpü yayımladığı Ekim 2020 tarihinde New York Times’in çok satar listesine girmiş. Truva savaşını anlattığı A Thousand Ships (Binbir Gemi adıyla Epsilon Yayınları tarafından Türkçeye çevrilmiş) adlı romanıysa 2020’de Women’s Prize for Fiction yarışmasında kısa listeye kalmış.
Mitolojiye çok ilgi duymasak bile çoğumuz kutunun kapağını açıp dünyaya kötülük yayılmasına sebep olan Pandora’yı, bakışıyla insanı taşa çeviren yılan saçlı Medusa’yı, uğruna Truva savaşının yapıldığı Truvalı Helen’i, kadın savaşçılar Amazonları biliriz. Bilmeden oğluyla evlenen İokaste, savaşa giden kocasını aldatan, savaş dönüşü kocası ve yanında savaş gelini olarak getirdiği Kassandra’yı öldüren Klitemnestra, ölen sevgilisini Hades’ten çıkarabilmek için ona kesinlikle dönüp bakmaması şartı varken dayanamayıp bakan Orfe’nin sevgilisi Euridike, üvey oğluna aşık olan ama üvey oğlu tarafından reddedilince onu kendisine tecavüz etmekle suçlayıp ölümüne sebep olan Feadra, kocası Iason başka bir kadınla evlenince hem kocasını, yeni karısını ve kendi öz iki çocuğunu öldüren Medea ve Yunan mitolojinde belki de tek olumlu kadın karakter olan, kocası Odysseus savaşa gidip yirmi yıl dönmemesine rağmen başka kimseyle evlenmeyi düşünmeyen, taliplerini oyalamak adına kayınpederi için dokuyacağı kefeni bitirmeden evlilik kararı alamayacağını söyleyen, süreyi uzatmak için gündüzleri dokuduğu kumaşı geceleri söken Penelope. İşte bu on kadın karakteri teker teker anlatıyor Natalie Haynes.
Mitlerin kendi içinde bir çok zaman dilimi barındırdığından bahsediyor yazar; hangi devirde geçtiği, hangi tarihte anlatıldığı ve yeniden ele alındığı her dönem… Günümüzde tablolara, filmlere, tiyatro eserlerine, müzikallere operalarda işlenen mitlerde kadın kahramanların neredeyse sadece silik eşlere döndürüldüğünü gördükçe bu kadınların kendi yaşadıkları devirde nasıl anlatıldıklarını, o dönem şairlerinin, tragedya yazarlarının o kadınları nasıl anlattığını bilinmesi gerektiğine inandığı için, günümüzde insani özellikleri unutulup, Medusa’nın yılanlı saçları, taşa dönüştüren bakışlarıyla bir canavar olarak yansıtılması gibi Yunan mitolojisinde yer alan, insanlıkları unutulup sadece kötülüğün simgesi olarak yer etmiş on ölümlü kadın karakteri okura yeniden hatırlatmak istediği için bu kitabı yazdığını söylüyor. Onlar sadece kötü, kurban, eş, kadın veya canavar değillerdi. Onlar da hepimiz gibi insandı. Mitler her ne kadar doğaüstü olaylar, kahramanlar barındırsa da sonuçta bizlerin aynasıdır, diyor yazar.
Her karakterin hem antik Yunanda hem de sonraları, hatta 20. Yüzyılda ele alınışlarını, resim, sinema gibi diğer sanat dallarına yansımasını birçok örnekle vermiş yazar. Özellikle yakın devir yazarlarının aynı karakteri nasıl küçük farklılıklarla anlattığını ama o küçük farkların bile karakteri yorumlarken nasıl değişik anlamlara yorulabileceğini de dair birçok örnek var. Bu karşılaştırmalı okumayı sevdim ben. Mitolojiye giriş için iyi bir kaynak kitap olmuş. Bir kitapta hem bahsedilen ana karakterleri, yer aldıkları trajilerdeki diğer karakterleri, birbirlerine bağlantılarını, günümüz eserlerinde belki görüp de dikkat etmediğimiz detayları da anlatmış. Kitapta ana karakter kadar dahil oldukları trajedilerdeki diğer karakterlerden de bahsediliyor, kim kimin kız, karısı, kocası, çocuğu vs gibi birbirlerine bağlantıları da anlatılmış. Karakter çokluğu biraz insanı yorsa da, yazarın anlatımı Kanadalı yazar Margaret Atwood’un da kitap hakkında söylediği gibi esprili ama keskin. Bu da okumayı kolaylaştırıyor. Bundan sonra okuyacağımız kitaplarda veya seyredeceğimiz oyun veya filmlerde sık sık ayak izleriyle karşılaşacağımız Yunan mitlerinin iyi toparlanmış, detaylıca bir özeti olduğu için mitolojiye meraklı olun olmayın, okunması gerek bir kitap diye düşünüyorum.
Pandora’nın Küpü – Natalie Haynes
Cevirmen : Hilal Dikmen
İthaki Yayınları, 2023
312 sayfa.