Okula giderken annem saçlarımı örer, uçlarına mutlaka kurdele takardı. Uzun saçlarıma konmuş iki beyaz kelebek gibi dururdu kurdelelerim. İlkokul üçüncü sınıftayım. Bahçede top oynuyoruz. Ayağım takıldı, yere düştüm. Yabanın Ali elimden tuttu kaldırdı. Beyaz kurdelemin teki yere düşmüş farkında değilim. Yüzüme bakmadan toza bulanmış kelebeğimi bana uzattı. Teşekkür bile etmeden sırtımı dönüp gittim. Kurdele onda kaldı. Ali’yi sevmezdik. Onun başka bir şehirden geldiğini, babasının olmadığını, annesinin kötü kadın olduğunu söylerlerdi sınıfta. Çocuklar acımasızdır. Ben de öyleydim. Hiçbir oyunumuza almadık. Sınıfta yanımıza oturtmadık. Erkek çocuklar kötü sözler söyleyerek itip kaktı. Aradan bir süre geçti Ali okula gelmemeye başladı. Ali’nin hastaneye kaldırıldığını ve ne olduğu bilinemeden öldüğünü öğrendik. İşte o zaman içime bir şeyler oturdu. Çocuğum; ölüm, hastane, tüm bunlar kafamın içinde dolaşıyor ama bir anlam veremiyorum.

 

Bir gün eve geldiğimde annemin bir kadınla konuşup ağlaştığını gördüm. Çok güzel, çok üzgün bir kadındı. Annem beni görünce elimden tutup kadının yanına götürdü.

 

“Ece bak Ali’nin annesi. Sizin sınıftaydı hani.”

Biliyorum, çok iyi biliyorum bu kadın kötü ama anne diye geçirdiğim cümleleri anneme söylemek istedim söyleyemedim.

 

“Ececiğim Nurgül Teyzen sana renk renk kurdeleler yapmış. Ali ona senin hep kurdele taktığını söylemiş. Hatta bir gün düşmüşsün kurdelen de yere düşmüş. Almayı unutmuşsun. O da evine götürmüş. Sonra hastalanınca getirememiş ama hastanede hep yanındaymış kurdele.”

 

Kıpkırmızı olmuştum. Niye böyle bir şey yapmış ki. Nurgül Teyze yüzüme tatlı tatlı bakıyordu. Utanmıştım. Ali geldi gözümün önüne. Kenarda kıyıda duran itilen o çocuk.

 

“Ali seni çok severmiş. Ona hep iyi davranmışsın. Onu koruyup kollamışsın. Ali’nin hatırası için beyaz kurdele ben de kalabilir mi diye soruyor Nurgül teyzen?”

 

Ağlayarak içeri kaçtım. Annem ne olduğunu anlamadı.

 

“Duygulandı herhalde” dediğini duydum içerden. Ali öbür dünyadan intikam alıyordu belki de. Benim yaptığımdan çok Ali’nin bana yaptığına kızıyordum. Kötü olduğumu yüzüme yüzüme vuruyordu. Akşam babam geldiğinde annem benim ne kadar hassas olduğumu, ölen arkadaşımın beni ne kadar sevdiğini anlattı.

 

Babam da “Aferin güzel kızım. İnsanlara hep iyi davran. Bak gördün mü anneciği hem eşini hem biricik oğlunu kaybetmiş ama yine de metanetle yaşama sarılıyor. Senin gibi iyi, güzel, duygulu çocuklar olduğu için.”

 

Ağlamamı uzun süre susturamadılar.

O günden sonra bir daha hiç kurdele takmadım.