“Koleksiyonculuk merak etmek, araştırmak, peşinde koşmak, ilgilenmek ve bulmaktır. Sonra bir yenisini araştırmak, aramak ve bulmaktır. Sonra bir yenisini… Sonra…”
Garip şeyler koleksiyoncularından biri kapı aralığında anlattı bunları. Başımı içeriye uzatıp görmek istedim. Göremedim. Heyecanla dinliyordum onu. Çok şey sormak istiyordum, öğrenmeye can atıyordum. Soramadım, dilim tutulmuştu. Yavaşça kapıyı yüzüme kapattı ve her şey onunla içeride kaldı. İçimdeki ürperti henüz geçmiş değildi ama oradan uzaklaşamıyordum bir türlü.
Kapının yanındaki çalılığa gizlendim. Koleksiyoncuların toplantısı olduğunu duymuştum. Madem içeri giremiyordum, o zaman buradan gözlerdim..
Koleksiyonlarıyla birlikte ardı ardına gelmeye başladılar. Bunları size tek tek anlatmam ne kadar zor. Belki de kendilerinin anlatması gerekiyor. Ah! Bir izin verseler kapıdan içeri geçmeme… Derken biri ensemden yakalayıp havaya kaldırdı beni. Dev gibi bir adamdı.
“Derdin nedir evlat?” dedi. “Ne istiyorsun? Koleksiyonları mı görmeye çalışıyorsun? Hah! Bunları ancak kendileri de garip olan insanlar görebilir. Bak şu kâğıtlara, ne yazıyor?” Bir deste kâğıt verdi bana. Sonra birden bıraktı, yerçekimine yenik düşmem beklenen bir olaydı ama ya yazanlar… İşte onları hiç beklemiyordum. Günlerce okudum. Hepsi birbirinden garip koleksiyonlar. Kapıdan böyle geçileceğini o an anladım.
Sizler de benim gibi biraz garipseniz yazılanları merak edebilir, görebilir ve hatta ilgiyle okuyabilirsiniz. Garip değilseniz zaten bomboş bir sayfa çıkacaktır karşınıza. Aldırmayın, öyle de yaşanabilir.