Yüzyıllardır çeşitli kültürlerde süregelen bir gelenek olan çeyiz, başlarda kocanın kötü davranışı, hastalanması veya ölümü halinde kadının bağımsızlığını koruması için ailesi tarafından imkanları dahilinde erkeğe verilen mal veya para olarak geçiyor tarihte. Kadın izin vermedikçe erkek bu mala ya da paraya dokunamıyor. Kadının hayat garantisi bir nevi. Hatta kolonyal dönemde İngiltere Krallığı çeyizi mecbur kılıyor. Ancak her şeyi çarpıtmayı seven, hırslı insanoğlu bunu da çarpıtıyor, Orta Çağ ve Rönesans döneminde Avrupalı zengin aileler güç kurmak, servet yapmak, politikada söz hakkı edinmek vb için kullanıyorlar çeyizi. 19. Yüzyıl sonları – 20. Yüzyıl başlarında Avrupa’da çeyiz geleneğinin yavaş yavaş kaybolmaya başladığı görülüyor.  Ataerkil kültüre sahip olan Güney Asya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerindeyse bu gelenek popülerliğini arttırarak sürüyor. Hindistan’da, çeyiz beğenmeme, az/eksik bulma veya mevcut çeyizin üstüne konmak gibi sebeplerle inanılmaz artış gösteren kadın şiddetini önlemek amacıyla 1961 yılında çeyiz yasaklanıyor. Yasaklanıyor yasaklanmasına ama kültürün bu kadar içine işlemiş bu gelenek hala sürüyor, şikayet edildiğindeyse verilen bir ceza yok. Dolayısıyla kadınlar şiddet görmeye, öldürülmeye devam ediyor; bir genç kızın mutlu evlilik hayalleri kâbusuna dönüşebiliyor.

Bizim ülkemizde durum Hindistan kadar vahim olmasa da çeyiz geleneği özellikle Anadolu’da sürmeye devam ediyor. Türk çeyiz geleneğinde daha çok ortak yaşamda kullanılacak buzdolabı, fırın gibi beyaz eşyalar, gelinle damadın mahremi yatak odasının düzenlenmesi ve gerekli olacak çarşaf, havlu, örtü vb gibi daha çok kadının kullanımında olan eşyaları kız tarafının getirmesi beklenir. Bölgesine göre  damada ve ailesine hediyeler de çeyizin içinde olması gerekenlerin arasındadır. Yoksul aileler kız çocuk doğar doğmaz başlar çeyiz düzmeye; ekleye ekleye tamamlamak üzere. Evlenmeden evvel çeyiz serilir ve damadın ailesine, konu komşuya gösterilir. Bu nedenle çeyiz kızın şanı, şerefi, namusudur. Diğer bir yandan, baba evinden ‘temiz’ çıkıp kocasının yanına giderken yanında götürdüğü çeyiz kızın masumiyetini de simgeler. Kıymetlidir o ceviz sandık… Kadının dünü, bugünü kısaca tüm hikâyesi saklıdır içinde. Bir destan gibi bir nesilden diğer nesile aktarıla aktarıla uzar gider hikâye.

2014 yılında İstanbul’da imzalanmış, kadına karşı ve aile içi şiddete karşı mücadeleyi kapsayan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp çıkılmayacağı tartışmalarını dinlerken aklımıza geldi çeyiz teması. Genç kızların mutlu evlilik hayallerinin nelere dönüştüğünü, bazılarının sevdiklerine asla kavuşamayıp zorla evlendirildiklerini, bazılarının severek evlendikleri kocaları tarafından dövüldüklerini hatta öldürüldüklerini, bazılarının çeyiz sandıklarının hiç açılmadan boynu bükük öylece kaldıklarını düşündük. Nesiller boyu uzayıp giden döngülerinin kırılma noktası neresi merak ettik. Çeyiz sandıklarının kapaklarını açalım, dökülsün öyküler,  ses olsun kadınlarımıza istedik. Belki duyarsak seslerini ruhları dinlenir, acıları hafifler, bir sonraki nesile yeniden güzel hayaller aktarılsın diledik. 

Bu sayımıza öyküleriyle katkıda bulunanlar;

Zeynep Taş

Billur Akgün

Sultan Deliklitaş

Yasemin Kıvırcık

Canan Kuzuloğlu

Ayşegül Gezgin

Arif Kamil Olgun

Betül Sarıca

Dilek Yılmaz

Nurdan Atay 

Keyifli okumalar dileriz.