23 Nisan nedeniyle seçtik bu temayı. Sonuçta herkes bir çocuk/tu, dedik ve açtık kutuyu, söyledik hem iyiyi hem kötüyü, hem güzeli, hem çirkini. Acıyı, tatlıyı, kısacası yaşamı… Bir ayna tuttuk kendimize, indik derinlerimize. Kimimiz çıktı bu kör kuyulardan, kimimiz tükendi susuzluğundan.
Buyurun sayfalarımıza; bakın neler söyledik. Lakin önce kulak verin Halil Cibran ne demiş, “Çocuklara Dair”, Ermiş’in sayfalarında:
“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil. Onlar Hayat’ın kendine duyduğu hasretin oğulları ve kızları.
Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değildir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil… Zira kendi düşünceleri var onların.
Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil… Çünkü ruhları geleceğin evinde, sizin düşlerinizde bile ziyaret edemeyeceğiniz o yerde yaşar.
Onlar gibi olmaya çabalayabilirsiniz, ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın.
Çünkü ne geri gider yaşam ne de oyalanır dünle. Sizler yaysınız, çocuklarınız da bu yaylardan fırlatılan canlı oklar.
Okçu sonsuza giden yoldaki hedefi görür ve okları tez gitsin, ırak gitsin diye gerer sizi var gücüyle.
Okçunun elinde gerilmek mutluluk versin size; çünkü O sağlam yayı da sever, uçan oku sevdiği kadar.”
Bolca okumalı, yazmalı bütün “çocuklar”. O zaman kurtulacak belki bu dünya!