Yaz deyince nedense hemen tatil gelir aklımıza. Tatil sevinci bütün benliğimizi sarıp-sarmalar ve esir ruhlarımıza bir bahar tazeliği yaşatır. Tatil bu yüzden bir ışık, bir renk, bir sevinç, bir ayağa dikelme, bir kendinin olma ve bir özgürlüktür; modern hayatın biçimlediği ve baskıladığı tekdüze yaşamlarımızda. Bu devrede bu coşkulu halimize doğa da katılır ve kucak açar bizlere; güneşiyle, deniziyle, kumuyla. Ve ‘Yaz’ mevsimlerin en cömerdi ve en alçak gönüllü olanıdır bu konuda.
Tatil deyince her şeyi bir kenara bırakarak, kendimizi onun sihirli dünyasına atmamızın, onu iple çekmemizin ve hatta hiç bitmemesini isteyişimizin nedeni; her şeyin baskılandığı, biçimlendirildiği, kodlandırıldığı; yaşamın adeta reçeteleştirildiği ve insanın bir somun, bir cıvata haline getirildiği bu küreselleştirilmiş oyundan, kısa süreliğine de olsa, çıkıp kurtulmuş olmamızın bir tezahürü olsa gerek. Ancak bu küreselleşmiş canavar, insanları tatillerinde de yalnız bırakmaz. Öyle ki, insanların tatillerini nerede geçirecekleri, neyi yiyip içecekleri, hangi kıyafetleri giyip çıkaracakları, güneşten, kumdan, denizden nasıl yararlanacakları dahi günümüz dünyasında paketlenmiş programlar halinde insanlara sunulur olmuştur. Ne kadar istesek de ondan kaçışımız neredeyse mümkün değildir.
Ancak deniz ve plajlar için aynı şeyleri söylemek biraz zordur. Yazın, denizin ve plajların özgürlüğü buna pek izin vermez. Mavi gökyüzünün altında, bedenlerimizi ve ruhlarımızı ısıtan güneş, özgürlüklere uzanan denizin serin suları, kendimizin olabilmek için çok güzel ortamlar sunar. Bizi içinde bulunduğumuz muhasara altındaki dünyadan koparıp alarak, kendi özgür dünyalarına taşırlar. Kendi kendimizin oluveririz bir anda. Dünyamızı renklendiren, hayallerimizi coşturan, bizi yenileyen ve hatta belki de bizi baştan yaratan kitaplar ise işin olmazsa olmazıdırlar. Onlar bu güzel dünyanın özgürlük savaşçısıdırlar.
Yıl içinde hummalı bir koşuşturma ve stresli bir ortam içinde okumak isteyip okuyamadığımız ya da başlayıp bitiremediğimiz veyahut seçerek aldığımız halde kapağını bile açmadığımız bütün kitap ve dergiler bu aşamada karşımıza çıkarlar. Bir de tatil heyecanıyla alınan yeni yayınları da bunlara katabiliriz. Aç tavuklar misali, bütün bunları okuyacakmış gibi hepsini yanımıza almak isteriz. Kitaplar, tatil sepetinde yerlerini almak için adeta birbirleriyle yarışırlar. Ancak sonuçta pek azını okuyabiliriz.
Kitaplarla okurları arasında nasıl bir diyalekt varsa, okundukları çevreyle de kitaplar arasında bir diyalektiğin olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Her kitap her yerde okunmaz. Okunsa da okuma keyfi ve esinlemesi çok farklı olur. İstemediğimiz sıkıcı sonuçlara vesile olabilirler. Örneğin, sıcak kumlar üzerinde uzanıp yatarken okumaya çalıştığımız ağır başlı bir araştırma ve inceleme içerikli bir kitap okur için de ortam için de pek uygun olmasa gerekir. Bu yüzden plajlarda okunacak kitapların ve dergilerin seçimi çok önemlidir. Genelde rahat okunan, sürükleyici, hayal ve düşünce dünyamızı renklendirip zenginleştiren kitap ve dergiler tercih nedenlerimiz arasında olmalıdır. Örneğin macera, gezi, polisiye, bilim kurgu ve hatta zarif bir aşk romanı bunlar arasında olabilir. Diğer yandan, aynı kitap ya da bir derginin böylesi bir tatil ortamında okunmasıyla diğer zamanlarda okunması arasında, okuru esinlemesi açısından, farklı sonuçlar doğurabileceği de bir gerçektir. Günlük koşuşturmaları arasına sıkıştırılan bir kitabın esinledikleriyle, aynı kitabın tatil ortamında esinledikleri arasında, bizi de hayrete düşüren, bir farkın olabileceği yaşamsal gerçeklerimiz arasındadır. Normal zamanda elimizden düşen bir kitap, plaj ve kumun üzerinde elimize yapışabilir ve belki de bizden bir parça olabilir. Ya da aksi!
İşte Kiltablet’in elinizdeki bu sayısında, teması plaj ve kitaplar olan güzel hikâyeleri bulacaksınız. Bu sıcak yaz günlerinde rahatça okunan, akıcı ve esin verici her biri. İyi tatiller ve güzel okumalar dileğiyle.