“Soylu kütüphane bir mideye benzer. İçine neyin girip çıktığına çok dikkat etmek gerekir.” diyerek başlayan son öyküdeki karakter “ciltli kitaplardan oluşan soylu kütüphanesinde” karton kapaklı bir kitap bulur. Ona göre olmaması gereken bir yerde duran bu kitabı yok etmeye / öldürmeye çalışan karakterimiz bir türlü başarılı olamaz, ne yaparsa yapsın kitap yine kütüphaneye döner. En sonunda kitabı yok etmek için adı “Başka Zaman Kütüphaneleri” olan bu kitabı yemeye karar verir.

Zoran Zivkovic altı öyküden oluşan Başka Zaman Kütüphaneleri kitabının sonunda “Soylu Kütüphane” adlı öyküsünde her bir öykünün ayrı ayrı tadını anlatır bize. Her bir öykü lezzeti farklıdır. Tadı damağımda kalan bu öyküleri baştan anlatmalı ancak önce yazarı biraz tanıyalım.

Zoran Zivkoviç Sırp edebiyatının önde gelen yazarlarından. 19 romanın yazarı ve Belgrad Üniversitesi Filoloji Fakültesinde yaratıcı yazarlık profesörü ayrıca 50’ye yakın kitap çevirmiş ki bunların büyük çoğunluğu Amerikan spekülatif kurgu tarzında. 1993 yılında ilk kitabı olan ‘the Fourth Circle’ adlı kitabını yayınlamış. Zivkovic asıl ününü 2003 yılında yayınladığı ‘Kütüphane (the Library)’ kitabıyla (Türkçe çevirisi Başka Zaman Kütüphaneleri) kazanıyor. Bu kitap 2003 yılında Dünya Fantezi Ödülü’ne değer görülüyor. Yazar, öğretim üyesi, yayıncı, çevirmen, Zivkoviç’in Türkçe basılan kitapları: Başka Zaman Kütüphaneleri, İmkânsız Karşılaşmalar, Gizli Kamera ve Armağan Zamanlar.

İnternette mesajlarımıza birçok ilan düşer ve birçoğumuz okumadan sileriz. “Sanal Kütüphane” isimli ilk öyküde karakterimiz bizler gibi yapar ancak bir ilan ve onun sloganı çok ilginç gelir. “Sanal Kütüphane – Bizde dünyadaki bütün kitaplar bulunur!” Yazar olan karakter bu ilgi çekici ilanın doğruluğuna inanmasa da merakını yenemez ve kendi adını yazarak arama motorunu çalıştırır.

İkinci Öykü “Ev Kütüphanesi”nde posta kutusunun kapağını her açtığında kendiliğinden beliren Dünya Edebiyatı ciltlerini bulan ve bu kitapları evine taşıyan adamın öyküsü çıkar karşımıza.

Bir sonraki öykü “Gece Kütüphanesi”nde bugüne kadar yaşamış ve halen yaşamakta olan tüm insanların biyografilerinden oluşan bir kütüphane ve onun gizemli görevlisiyle karşılaşan adamın korkulu kuşkular içindeki duygularına ortak oluruz.

Dördüncü öykü “Cehennem Kütüphanesi” ise tüm yaşamında hiç kitap okumamış karakterin cehennemin sonsuzluğunda okuma cezasına çarpıldığında belki de kızgın kazanları tercih edebileceğini düşündürür bize.

Beşinci öykü “En Küçük Kütüphane” sahaflarda dolaşarak kendine ilham arayan yazarın kör bir satıcının armağan ettiği kitabı açmasıyla yaşadıklarını anlatır. Öyle bir kitap ki, her açtığınızda başka bir kitapla karşılaşıyorsunuz. Yazar bu durumda sizce ne yapar?

Ve son öykü “Soylu Kütüphane”. Yazının başında da belirttiğim gibi son öyküde kendi kitabını yiyen karakter bize öykülerin tadını şöyle anlatıyor: “Sanal Kütüphane” güzel bir Rus salatası tadındaydı. Benim damak tadıma tam olarak uyması için mayonezin biraz daha fazla olması gerekirdi. “Ev Kütüphanesi” etli şehriye çorbası tadındaydı. Çok sıcaktı. Bu yüzden üfleye üfleye yedim. “Gece Kütüphanesi” biber dolmasını andırıyordu. Biber dolmasının kıymayla pirinç miktarları gayet güzel tutturulmuştu. “Cehennem Kütüphanesi” çok lezzetli bir vişneli pastaydı. Tatlılarla aram iyi değildir, ama bu bambaşka bir şeydi. “En Küçük Kütüphane” beraberinde sütlü kahve getirdi.” Zoran Zivkoviç bize böylesi bir ziyafet sunuyor. İştahınız açıldıysa buyurun afiyetle “Başka Zaman Kütüphane” sini yemeye…

—–
Zoran Zivkoviç: Başka Zaman Kütüphaneleri, Çev.: Cumhur Orancı, Zepros Yayınları, 2015, 192 Sayfa