– Ay başım döndü. Ne çok koli gelip gitti bu eve. Anladık taşınıyorsunuz!

– Kolay değil, üç katlı ev taşınıyor. Hem niye öyle söylüyorsun ki sen de taşınıyorsun. Hep birlikte yeni bir eve gidiyoruz.

– Bu halimle mi? Geçen hafta gelen veterineri duymadın herhalde? Benim ölümü seçtiğimi söylemişti, hatırlamıyor musun?    Sanki başka şansım varmış gibi. Bu hastalık beni bitirdi. Ben yerimden kalkamıyorum ki başka bir şehre taşınayım. Kediler gibi, senin gibi, ben de sadece huzursuzdum başlarda, ama günler, aylar geçtikçe, hastalığım ilerledi daha kötü oldum. Gelmişim ömrümün sonuna, bu yaştan sonra, bu hastalıkla ben istesem de başka bir yere gidemem, yeni bir hayata başlayamam. Sen gençsin, kediler de öyle. Evin torunları dahil hepinizin küçüklüğünü biliyorum ben. Küçücük bir yavru iken getirildim bu eve, torunlara yoldaş olayım diye. O zamanlar beş yaşında olan Aslı benden korkmuştu başlarda, ama sonra ben büyüyünceye kadar kucağından indirmedi beni. Arda’nın da bu bahçede attığı ilk adımlara, ilk düşmelere tanık oldum. Çok seviyorum ben bu evi de sakinlerini de. Sağ olsunlar bize hep iyi baktılar. Haklarını hiç inkâr edemem ama bana da hak versinler. Ben hayatımın geçtiği bu şehirden, bu halimle ayrılamam. Önce Aslı okumaya diye evden çıktı bir daha geri dönmedi, şimdi başka bir ülkede çalışıyormuş arada tatillerde geliyor biliyorsun. Onu çok özlüyorum beraber büyüdük sayılır. Sonra dede hastalandı, onu hep balkondan izliyordum, salonda yatarken bana hep gülümsedi o derin uykuya dalana dek.  O da benim için tek seçenek olan dönülmez yere gitti. Sonra Arda okumaya diye evden ayrıldı. Allah’tan hafta sonları geliyor da onu çok özlemek zorunda kalmıyorum. Galiba şimdi gitme sırası bende, o dönülmeyen yerlere gitmem kesin gibi görünüyor bu durumda.

– Ya deme öyle, geçen sene de çok hastalanmış yerinden kalkamamıştın. Sonra biraz kilo verince düzelmiştin. Yine öyle olacak üzülme lütfen.

– Bu seferki farklı biliyorum. Boğazımdan geçmiyor önüme koydukları, ağzımda büyüyor. Su bile içmekte zorlanıyorum arkadaşım.

– Onların da çok üzüldüğünü biliyorsun değil mi?

– Bilmem mi? Büyükanne, kızı, damadı, benim küçük Arda’m hepsinin bana baktıklarında gözlerinden anlıyorum yaşadıkları üzüntüyü ama bu beden de bu hastalıktan başka türlü kurtulamayacak. Neyse bu pandemi yüzünden son aylarım çok güzel geçti. Aslı hariç hepimiz bir aradaydık. Arda’nın okulu da kapanınca kesin dönüş yaptı sanki, aylardır bizimle kalıyor. Neyse bu pandemi dedikleri şey, onları da bizim gibi evden ayrılmaz yaptı. Misafir falan da gelmiyor artık. En çok bahçedeki kahvaltılara bayılıyorum. Bütün aile bir arada gülerek, eğlenerek bir şeyler yemek, içmek ne güzel oluyor. Bir tek o zamanlarda ben de bir şeyler yemeğe çalışıyorum. Gelip gittikçe kafamı okşuyorlar, beni seviyorlar, benimle konuşuyorlar. Ayıp olmasın diye ben de birkaç lokma yiyip, onları mutlu etmeye çalışıyorum. Onları, seni ve kedileri çok seviyorum. Kedilerle kardeş gibi yaşamak öğretildi bize. Onları bir gün bile kovalamadık. Martılarla, kargalarla bile yemeğimizi paylaştık. Bahçeye dışardan gelen kediler bile dokunulmazdı bizim için. Doğum yapıp yavrularını büyütüp gidenler oldu. O yavrular sahiplendirilip başka evlere, başka şehirlere bile gönderildiler. Gidenleri bir daha göremedik. Gitmek dedim de gitmenin tek canımı acıtan tarafı sevdiklerini bir daha görememek. Üstelik bütün canlılara karşı sevgi dolu sahiplerimden ayrılmak daha da çok üzüyor beni. Yeni evlerinde onlar sana emanet kardeşim. Onlara çok iyi bak, onlarla olmanın keyfini çıkar. Aslı gelince onu benim yerime de kokla, öp pardon yala. Beni de sakın unutmayın oralarda, siz beni hatırladıkça ruhum huzur bulacak emin olun.

– Ya böyle hemen ölecekmiş gibi konuşma lütfen.

– Çok bile yaşadım sahiplerimiz sayesinde. Bize iyi bakıp ömrümüzü uzattılar zaten. Açıkçası taşınma gerçekleşmeden huzurla ölmek istiyorum. Diğer ihtimali düşünmek bile istemiyorum. Beni bırakmayacaklarını biliyorum. Bu hasta bedenle benim o uzun yolu kaldırmam da mümkün değil. Sahi taşınma günü ne zamandı?

– İki haftaya kalmaz gidecekmişiz gibi görünüyor. Evde kutulanmadık bir şey kalmadı. Nakliye firmaları gelip gidiyor. Ha bu arada bizleri de bir hayvan nakliye şirketi götürecekmiş konuşurlarken duydum.

– Ne güzel! Kedilerle birlikte rahatça gidersin. Senden bir şey daha rica edeceğim. Bahçenin şu üst köşesine gömülmek istiyorum bunu benim için yapar mısın? Yapman gereken tek şey, ellerine kazma kürek aldıklarında oraya gidip havlaman. Onlar zaten anlarlar.

– Ya şimdi bunları niye konuşuyoruz ki. Beni üzdüğünün farkında mısın?

– Seni üzmeyi hiç istemem ama sanırım ben yarını görecek durumda değilim. Bunu hissediyorum. Zamanı gelince sen de hissedeceksin. Ben senin de benim gibi uzun ömürlü olmanı içtenlikle diliyorum. Hem burada ölmek hepimiz için daha iyi olacak. Şimdi bana sarılır mısın? Benim sana sarılacak gücüm yok biliyorsun. Sonra da benim için bahçenin her tarafında var gücünle koşar mısın kardeşim? Hepinizi çoook seviyorum beni unutmayın olur mu?