– Günaydın Serpil Hanım, buyurun, hoş geldiniz.
– Günaydın Doktor Beycim, nasılsınız?
– Siz iyiyseniz, biz de iyiyiz!
– Ay, teşekkürler, çok naziksiniz.
– Nasıl geçti haftanız?
– Valla enikonu zorlandım. Ay, kafama edeyim, nerden girdim bu işe bile, dedim.
– Ama ben sizi uyarmıştım.
– Evet, biliyorum. Biliyorum da yaşamadan anlaşılmıyor işte! Ağrıdan geberdim vallahi!
– Çok ağrırsa da haber verin demiştim; beni hiç dinlememişsiniz ki!
- Aaa, hiç öyle şey olur mu Doktorcum, estağfurullah; dayanabildiğim kadar dayanayım dedim, işte!
– Keşke arasaydınız. Olmadı iğne yapardık.
– Aman aman! Sakın iğne demeyin bana. Her yanıma yüz bin iğne batıyor adeta!
– Neyse, çoğu gitti azı kaldı.
– Aynen, büyük gün geldi çattı nihayet.
– Ne dersiniz? Hazır mısınız?
– Ay, hazırım!
– Peki, açalım o halde!
- Hah! Doktor Bey unutmadan, biliyorsunuz ben çarptım dedim de kabul etti sigorta. Yoksa hayatta onaylamazlardı!
– Biliyorum, merak etmeyin.
– Sigorta kâğıdını ona göre düzenlediniz, dil’mi?
- Evet, evet! Hadi açalım mı artık? Eserimi merak ediyorum ben de! Halise Hanım gelir misiniz? Yardım edin de şu bandajları açalım lütfen!
– Tabii Doktor Bey, geldim hemen.
- Yavaş olalım da acımasın, siz şöyle sağa geçin lütfen. Birazdan bitiyor. Sıkılmadınız ya? İsterseniz gözlerinizi kapatın, sürpriz olsun!
– Ay, peki!
– Eveeet, şimdi açabilirsiniz!
- Ay, çok heyecanlıyım Doktorcum. Kalbim küt küt! Bakayım! Aman Allahım! Bu da ne? Hani Ajda olacaktı? Güloğlu’na döndürmüşsünüz beni!
- Aman Serpil Hanım, durun daha, bu ilk gün. Telaş etmeyin. Henüz şişleriniz var. Hem takdir edersiniz ki haşmetli bir Karadeniz’den ancak bu kadar bir süper star çıkar!
- Aayy, başta öyle dememiştiniz ama hiç! Merak etmeyin, tam istediğiniz gibi olacak, diye sallayıp duruyordunuz!
– Lütfen, sözlerinize dikkat edin. Elimden geleni demişimdir elbette!
- Yooo, hayır, aynen benim dediğimi dediniz efenim! Aayy, bu ne ya? Resmen sahtekârlık! Dava edeceğim sizi! Mahkemelerde süründüreceğim. O pek meşhur ününüz yerle bir olacak. Ayıp ayıp çok ayıp! Bir genç kızın hayalleriyle oynayıp parasını ütmek ne demekmiş, göreceksiniz!
- Lütfen terbiyenizi takının. Hayallerin de bir sınırı var değil mi efendim? Hem ne diyeceksiniz mahkemede çok merak ettim! Ay, Ajda istiyordum da Güloğlu mu çıktı?
- Aayy, siz terbiyenizi takının esas! Anlaşıldı, bu iş mahkemede bitecek! O zaman Ajda yapıyor musun, yapmıyor musun görürüz. Olmadı bedelini ödersin paşa paşa. Paramla rezil mi olucam ayol?
- Paranızla mı? Beni hayretten hayrete düşürüyorsunuz Serpil Hanım. Parayı sigortadan alacaksınız ya! Ha anladım, mahkemede her şeyi itiraf edip, benden aldığınızı onlara vereceksiniz, öyle mi?
– Ay, ahlaksız herif, n’olacak!
- Ben mi? Rica ederim saygılı olun. Bakarsınız mahkemede aleyhinize işler. Şahidim de var. Öyle değil mi Halise Hanım?
– Aayy, Allah cezanı versin e mi, manyak herif? İki elim yakanda ruzu mahşere kadar!
- A-a-a! Şu modernliğinize bu klişe laflar hiç yakışıyor mu? Hem doğrusu ruz-i mahşer olacak; madem kullanıyorsunuz, söyleyeyim dedim!
– Aayy! Ukala bilmiş, göstericem ben sana, burada bitmez bu mesele!
– Siz bilirsiniz Serpil Hanım, bizde kartlar açık!
- Haaa, kumarı oynarım kuralı da koyarım diyorsunuz yani! Öyle olsun! Görüşücez elbette! ÇAAAT!
- Kıraydın bari kendini bilmez ukala; kiminle dans ediyorsun sen ha, di mi Halise Hanım, hah-hah-ha! Güleyim bari! Haspam!
***********
– Merhabaaa Ahmet Beycim? Nasılsınız? Sancho’yu getirdim gene.
– Merhaba! Tanışıyor muyuz? A-a-a, af edersiniz! Serpil Hanım siz misiniz?
- Ay, doktorcum, aşk olsun; benim tabii ki de! Ne o öyle uzaylı görmüş gibi bakıyorsunuz? Tanıyamadınız galiba!
- İtiraf etmek gerekirse, ilk anda evet, aynen öyle! Serpil olmasına Serpilsiniz de ama sanki değilsiniz gibi karışık bir durum. Çözemedim yani; anlatsanıza neler oluyor?
– Ay, çok hoşsunuz valla. Önce söyleyin bakalım beğendiniz mi?
– Neyi?
– Aayy, gerçekten saf mısınız? Burnumu ayol; nasıl olmuş? Bi de şöyle yandan poz vereyim?
– Hav-hav-hav!
– Ay, dur Sancho! Ahmet abine sunum yapıyorum.
- Valla ne diyeyim Serpil Hanım, güzel olmuş herhalde! Zaten güzeldiniz de… yüzünüz çok değişmiş. Siz, siz değilsiniz sanki. Hani eşim olsanız. Haberim olmasa. Sabah yataktan kalkınca eyvah geceyi nerde geçirdim acaba diye bi ürperirdim doğrusu.
- Ay! Demeyin yahu, o kadar değişmiş miyim? Tevekkeli tanışlara selam veriyorum da şöyle bir bakıp kafalarını çeviriyorlar. Ben de sinirleniyordum. Tanımıyor demek zavallılar!
– Ben Serpil deseniz iyi olur, valla!
– Ay, o da pek saçma olmaz mı doktorcum? Kimlik değiştirdim sanki!
– Eh, pek de farklı sayılmaz ya!
– Efendim, anlayamadım?
– Şey diyordum, Sancho’nun nesi var?
– Sormayın doktor beycim!
– Hayrola?
– İki ay var Sancho çok mutsuz!
– Nasıl yani?
- Ne doğru dürüst yiyor, ne gelip eskisi gibi yanımda yatıyor! İlgilensem kabahat, ilgilenmesem kabahat… Baksanıza nasıl zayıfladı! Ne yapacağımı şaşırdım. Mamalarını değiştirdim, ne aldıysam olmadı. Kendim pişirip koydum, yine olmadı? Çaresiz kaldım. Alıp size geldim…
– Hımmm! Sancho gel bakalım oğlum, bi muayene edelim seni.
- A-a-a, nasıl da atlıyor size hemen? Ben çağırıyorum da on dakika düşünüyor velet, en son kalkıp ben gidiyorum yanına da, o da canı isterse yüz veriyor!
– E, beni tanıyor tabii.
– Ay, ne demek o şimdi? Komik komik konuşmayın Allahaşkına!
– Bence hiç komik değil. Bir muayene edeyim, emin olayım da açıklayacağım size.
– Ay, bişeycikleri çıkmaz inşallah. Gözbebeğim benim o!
- Çıkmaz, çıkmaz merak etmeyin. Yine de bir emin olalım. Evet, Serpil Hanım, aynen düşündüğüm gibi Sancho fiziken gayet sağlıklı. Sadece depresyona girmiş anlaşılan!
– Depresyona mı? Aayy, niye ki? Rahat mı battı ayol! Bi eli yağda, bi eli bağda!
– Niye olacak Serpil Hanım, hayvan sizi tanıyamıyor ki! Çelişkiye düşüyor.
- Nasıl tanımaz ayol? Kucağıma doğdu o benim. Sekiz senedir beraberiz, içtiğimiz su ayrı gitmiyor, yapmayın allasen! Aayy, hiç öyle saçma şey olur mu?
- Olur tabii. Hayvan size bakınca ondaki kayıtla şimdiki tutmuyor. Ama kokunuz aynı. Ne yapsın beyni karışıyor. Serpil misiniz, kimsiniz anlayamıyor. Serpilseniz bu yüz kimin, değilseniz niye onu terk ettiniz derken derken kafası karışıyor, işin içinden çıkamıyor zavallı, depresyona giriyor!
– Allah Allah! Gerçek mi söyledikleriniz, atıyor musunuz yoksa?
– Gerçek tabii! Peki, siz aynaya bakınca kendinizi tanıyor musunuz?
- Aayy, o ne biçim laf öyle doktor bey. Sizi terbiyeye davet ediyorum. Ay, ne burunmuş ya! Başıma gelmeyen kalmadı. Ne sigorta parasını ödedi, ne de istediğim gibi oldu! Şimdi de can paremden mi oldum yani? Peki, n’apcaz şimdi doktorcum?
– Valla yapılacak bir şey yok; bekleyeceksiniz alışana kadar!
– Aayy, bi ilacı falan yok mu bunun?
- Alemsiniz valla Serpil Hanım! Hem nedir bu burnumdan çektiğim diyorsunuz, hem de hâlâ burnunuzu her işe sokuyorsunuz. İlaç taraftarı değilim ben. İsterseniz başka yere gidebilirsiniz.
- Ay, gel oğlum gel, bu doktor da manyak çıktı. Beni tanıyamıyormuşsun, hoşt, ay herkes senin gibi aptal mı ayol? Bi daha da gelirsem iki olsun.
- Güle-güle hanımefendi, güle-güle; hiç mahsuru yok inanın. Tebdil-i burunda, ay pardon veterinerde ferahlık vardır…
- Terbiyesiz herif ne olacak!
- ÇATTTT!
– Kıraydın bari! Haspam!