– Laannn! Geri zekalı! Kaç kere söyledik sana ha! Kaç kere, şu yemeği şöyle kaynatma diye. Şeytan diyor ki çal şu tabağı yere, aklı başına gelsin! Bakır mı kaplı lan benim ağzım? Bir çorba içeceğiz alt tarafı! Allah’ıma mübarek; karabasan bu karı, karabasan!
Karabasanmış! Terbiyesiz herif! Sen kimmm, Allah demek kim acaba?! O Allah çarpsın seni! Yarabbi duy sesimi! Kurtar gayri beni bu azaptan. Bildir şu zalime haddini. Kaç sene oldu ya, kaç sene? Düzelmek ne kelime, gittikçe azıyor bu adam! Ah bir evim olaydı, hiç çeker miydim seni?! Şeytan diyormuş ki; benimki demiyor sanki çek vur şu illeti… Tövbe, tövbe! Ağzı bakır mı kaplıymış? Bakır ne be?! Tenekedir o teneke! Bok içesice! Çıkan dumana bir baksan ya! Bekle iki dakika değil mi! Geberdi sanki! Hadi uzatma artık! Söylenmeyi bırak da önündeki yemeğe bak. Şimdi o da kaynayacak. Sonra da azdı bu herif!
– Hey! Bana bak! Getir ne varsa, artık! Çabuk ol diyorum. Geç kalacam yine senin yüzünden! Çık şuradan da yüzünü görelim.
Yüzümü görecekmiş; göremez olasıca. Bayılıyorum sanki sana! Hadiii… Topla kendini, tırstığını belli etme, yoksa daha çok gelir üstüne. Boş ver gitsin. İlk defa mı oluyor?! Alış biraz sen de, artık! Ne alışması be; alışılacak şey mi bu? Söylemesi kolay tabi; konuş sen oradan vır, vır! Boş ver dedim ya! Birazdan defolup gidecek nasıl olsa! Sonra akşama kadar rahatız. O kadarcık işte! Akşama kadarcık… Bir mola, bir heyamola! Karadenizli ya mübarek, dalga misali bir coşa bir durula. Durgunsa yaşadık, değilse yandık. Hayat mı lan bu?! Git işine sen de… Hadi hadi; çık artık şu mutfaktan. Kalkar gelir şimdi; iş açma başımıza. Tamam, tamam da nereye kadar? Duy sesimi Yarabbi!
Çok şükür gitti! Demedim mi ben sana. Bak, ev bize kaldı. Bize kalmışmış! Al başına çal sen o evi. Kapı-duvar; anahtar bile yok! Hapishane desen daha iyi! Sallama kız; biliyorum ben seni. Biliyorsun da ne oluyor? Korkudan çıkabiliyor musun kapı dışarı? Hadi çıktın diyelim o da anca bahçeye. Keklik misali ürkek ürkek iki tur atıp, dönüyorsun kıçın kıçın eve… Ona bile üç buçuk atıyorsun, ya telefon çalar da duyamazsam diye. Boş verrr! Anam aradı dersin. Aaa, bak hiç düşünememiştim! Ne kadar akıllısın! Boşuna dememişler her korkak bir yalancıdır diye.
Şu hale bak ya! İki laf edecek insan yok hayatımda! Yokluktan kafaya kafa ekledik. O da bir muhalefet bir muhalefet… Hiç olmazsa sen benden yana ol değil mi?! Ne gezer! Eziğim ben ya, ezik! Bir şey değil bir gün unutup herifin yanında da konuşacağım böyle, ondan sonra al başına belayı: “Ne o şimdi de kendi kendine mi konuşmaya başladın? İyice kafayı sıyırdın sen artık! Bak dikkat et, Bakırköylük olmayasın.” Bazen aklıma gelmiyor değil, hani delirsem daha mı iyi, acaba?! İş bir an önce olacağına varır. Delirdin mi kız sen?! E, bak sen de onayladın işte! Tamam demek o zaman! Bırak şimdi dalga geçmeyi de; Emine ablayı hatırlasana! Ne haldeydi zavallıcık çıktığında. Tahtalıköyü boylarız valla. Ne o bakıyorum da pek tırstın? Hani bana diyordun! Ne oldu?! Neyse, korkma, kızgınlığımdan söylüyorum. Gün ola harman ola? Vardır elbet bize de bir yol. Lakin şu korku illeti yiyip bitiriyor beni; nefret ediyorum şu dinmeyen çarpıntıdan. Haydi, aldırma! Ne demişler çaresizlik paylaşıldıkça azalır. Bak ben varım yanında. Hadi, dikelt bakalım kuyruğunu!
Lanet ediyorum şu garibanlığa. Ne gidecek bir yer var ne de kimsem! Anan arar rahat dur der, o senin kocan… Şükret koymuyor kapı önüne. Bir bebe bile veremedin adama diye de üstüne cila çeker. Kocasız, bir boğaza daha mı bakacakmış?! Doğurmasaydın o zaman! Ah rahmetli babacığım, ah! Hayatta olaydın, vallahi bir dakika durmaz yalın ayak başıkabak kaçardım köye. He, he kaçardın! Baban da dört gözle seni beklerdi. Ne çabuk unuttun kız?! O vermedi miydi seni bu herife, memleketlim diye. O kadar yalvar yakar olduydun, koma beni gurbetlere diye de, dinledi miydi? Ne yapsındı adamcağız yatalak haliyle? Hiç olmazsa ben kurtulurum diye düşündü. Düşünmüşmüş! Hadi be sende! İnsan bir sorup soruşturur! Kimin nesi kimin fesi! Verdi seni elin molozcusuna, gittin işte!Öf, neyse, içim sıkıldı! Hadi iki tur atalım bahçede. İyi olur, ben de sıkıldım. Anahtarı unutma sakın! He valla, yanarız sonra!
Iyy, havada soğukmuş? Olsun! Şükür Rabbime, komasın kimseleri havasız. Hapistekileri düşünsene! Tabii ya, zor şey; iyi kafayı yemiyorlar! Sen yemedin de! Öf, sus bir dakika. Hadi onlar suçlu. Benim günahım ne peki?! Ha?! Söylesene! Kader mahkûmusun kızım sen, kader! Sen değilsin, sanki! “Hadi hadi sallanmayın artık, akşama ne kaldı?” Hoppala, sen de kimsin yahu? İki yetmedi, üçledik mi şimdi de?! Korku ve yalnızlık insanı çoğaltıyormuş demek! Bir de çaresizlik! Vayyy, bak sen, korkudan bir bok olamadık ama edebiyatçı mı olduk dersiniz, sonunda?! O da neyime yarayacaksa? Boş ver kız şarkıcı olalım daha iyi. Bak, bir o eksikti. “Niye olmasın ki? Döktüreyim bir tane? ‘Dertleri zevk edindim. Bende neşe ne arar? Bende neşe ne arar?’” . Oldu olacak bir de zil takıp oynayalım bari! Sallanın siz daha. Geliverecek şimdi, göreceksiniz o zaman zevkleri en morundan! O ses de neydi öyle? Damperli mi yoksa? Sanki! Amanın! Koşun, Koşun! “Çabuk eve!”
Kapıyı kilitledin mi? Tamam, merak etme! Anahtarı da aldın değil mi! Yok, daha neler! Bak, burada… Yerine koydum bile!
– Zırrr! Zırrr!
– Kim o?
– Açın Polis!
Polis mi? Aman Allah’ım ne oldu ki? Ben bir şey yapmadım ki! Ben de, “Ben de!”
– Dan, dan, dan! Kimse yok mu?
Sakin ol, sakin ol! Hadi cevap ver adama. Söylemesi kolay! Ya beni tutuklarsa? Niye tutuklasın ki? Çekip vurmak istedim ya! Hay salak! Nereden bilecek ki o? Dediğim gibi sakin ol şimdi. Of ya, of! Yarabbi güç ver bana!
– Buyurun!
– Kapıyı açın!
– Açamam.
– Polis! Açın diyorum.
– Açamam, kilitli…
– Dalga mı geçiyorsun sen hanım?! Anahtarın yok mu?
– Yok!
– Nasıl yok? Kayıp mı?
– Yooo, kocamda.
– Kocanda mı? O nasıl şey yahu? Kilitleyip mi gidiyor seni?
– Evet memur bey!
– Hoppalaa! Manyak mı bu herif ya? Neyse açtırırız şimdi. Bir saattir arıyoruz; telefon sürekli meşgul. Acil hastaneye gelmen lazım…
– Hastaneye mi?
– Evet! Kocan kaza yaptı.
– Amanınnn! Haberi var mı peki?
– Neden?
– Geleceğimden.
– Çattık vallahi! Haberi olsa ne olacak hanım?”
– Kızar da sonra?
– Ne kızması yahu?! Adamın kendini görecek hali yok!
– Eyvahlar olsun! Yettim memur bey! Geliyorum şimdi!
– Nasıl çıkacaksın ki?
– Merak etmeyin; yedek anahtarı bulmuştum da! Sakın ona söylemeyin ama olur mu?
– Tövbe estağfurullah! Tamam, tamam! Çabuk ol da gidelim hemen.”
—————————————
– Aman kardeşim dikkat edin! Hah, şuraya yatırıverelim. Tamam, güzel oldu böyle! Sağ olasınız.
– Geçmiş olsun bacım; Allah kuvvet versin!
– Verdi, verdi!
– Efendim?
– Yeri güzel oldu, diyordum.
– Aslında şöyle cam önüne yatırsaydık?!
– Aaa, beyim hiç sevmez öyle, cam önü filan. Pek sever duvara bakmayı.
– İlginçmiş doğrusu!
– Doğru, doğru! İlginçtir kendisi!
Kız, o afra tafra da ne öyle? Dalga mı geçiyorsun sen o minik aklınla! Kendine gelirse şimdi, görürsün hanyayı konyayı! Hıh, ne yapacakmış ki o yatalak haliyle bana?! Hem o kimmiş bakalım, minik akıllı?! Korku belasına uçan aklım, tıkır-tıkır yerine geldi kızım!
– Hey, bana bak, molozcu Mustafa! Gör şimdi nasıl olurmuş karabasan!