“Kâtip arzuhalim yaz yâre böyle” diyor halk ozanı. Bir başka ozan da “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” diye sesleniyor. Sosyal medya hazretleri (bakınız Ekim 2017 Kiltablet sayısı) hepimizi esir aldı alalı mektup ve onu bekleme heyecanı tarihe karıştı. Bazen karşılığı beklenmeyen, bazen gönderilmeyen Kafka, Orhan Veli, Oğuz Atay gibi geçmiş yazarların sonradan derlenip kitap haline getirilen mektuplarını okuyoruz. Bu arada karşılıklı mektuplaşma kitaplarını da unutmamak gerek (Tezer Özlü – Ferit Edgü, James Baldwin – Engin Cezzar mektupları gibi).

Yıllar boyunca; iç döken, hatır soran, sitem eden, serzenişte bulunan, özlemini dile getiren pek çok mektup yazıldı. Bir kısmı yanıtsız kaldı. Yazanlar kahroldu. Yeniden yazdılar, tekrar beklediler. Bir zamanlar mektup bizim toplumda önemli bir yer tutardı. Birinci Dünya Savaşı’nda esir düşen Türk askerlerinin mektupları Türkiye İş Bankası Yayınları tarafından Ana Ben Ölmedim adıyla kitaplaştırılmıştır.

Bilir misiniz 60 yıl kadar önce bakkallarda (o zaman marketler yoktu) mektup kâğıdı adıyla çizgili dosya kâğıtları satılırdı. Tanesi 5 kuruşa. Köydeki Ayşe teyze şehirdeki oğluna mektup yazdırırdı okuma yazma bilen birine. Bizim gibi 70 yaşını aşan gençlerin burnunun direğini sızlatan mektuplar kaleme alınırdı. Hey gidi günler hey. Fakat iyi ki o günleri görmüşüz.

Şimdilerde ünlü edebiyatçıların yıllar önce yazdıkları mektupları okuyoruz. Öğreneceğimiz çok şeyler var onlarda. Üslup, irfan, feraset, nezaket, nükte, malumat, medeniyet gibi. Yani o devirleri, insanları, mekânları. Kısaca hayatı. O zamanları bilenler ve yaşayanlar özlem ve hüzünle, bilmeyenler merakla okumalıdırlar yazılanları.

Mektuba çizilen Eros’un okuyla vurulan bir kalp, zarfın içine konan bir resim, bir tutam saç ya da kurutulmuş bir çiçek yazılanların değerini artırırdı. Hele bir köşesi sigarayla yakılmış mektup gönül yangınının bir tarafını anlatırdı. Gerisini okuyan düşünsündü.

Üç – dört yıl kadar önce Levent, İş Bankası Kültür Merkezi’nde bir mektup sergisi açılmıştı. Bir stantta ressam Bedri Rahmi’nin gönderdiği her mektup için bir desen çizdiği zarflar vardı. Sanatçı yaklaşımı. Hemen bir tomar aldım. Hâlâ saklıyorum. Rengârenk.

Çıkarın kâğıt kalemlerinizi. Korkmayın yazılı yok. Mektup yazacağız.