“A ş k” üç harfli kocaman kelime. Aşk denilince “Al Yazmalım” filminin meşhur repliği gelir aklıma: “Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti.” Aşkın büyüsünün bir süre sonra geçtiği yerini sevgiye bıraktığı söylenir. Oysa herkesin aşkı başkadır. Kimi için bir ömür sürer, kavuşamamakla perçinlenir. Kimi içinse ilk günkü gibi sürer gider. Bazısı sadece aşkın acısını sever, kimi gücünü. Yine de insanlığın var olduğu günden bugüne bir aşk hikâyesi anlatılır durur. Homeros’un ünlü destanları İlyada ve Odessa sadece bir kahramanlık öyküsü müdür? Aslında bir aşığın aşkına ve yurduna dönüş hikâyesi değil midir? Üstelik kahramanın yolculuğu boyunca türlü türlü aşk hikâyeleri anlatılır. İlk aklıma gelen; Binbir Gece Masalları, Gurur ve Önyargı, Aşk – ı Memnu, Çalıkuşu temel kavram olarak aşka dayanan dev eserlerdir.
Aşk sadece iki insan arasında da yaşanmaz. Bir annenin çocuğuna duyduğu sevgi de bir bakıma aşktır ya da sıkıntılı bir gününde gelip kucağına yerleşen, mırlamalarıyla seni sakinleştirmeye çalışan kedine karşı hissettiğin şey de aşktır. O çok güçlü bir duygudur. Ve her şey sevmekle başlar.
Bu sayımızda “Aşk” ı konu edindik. Herkesin kendine göre bir aşk tarifi vardı elbet ve öyküleriyle; Arzu Şahin, Canan Kuzuloğlu, Sena Gölebakan, Nurdan Atay, Nazlı Akın sayımıza katkıda bulundular. Kitap tanıtımı bölümünde, Sultan Deliklitaş 2019 Man Booker Uluslararası ödülünü kazanan Jokha Alharthi’nin Dolunay Kadınları’nı tanıttı. Bu sayıda söyleşi konuğumuz ise “Tatlı Bir Şey Yok mu?” öykü kitabıyla Dilek Karaaslan oldu.
Keyifli okumalar dilerim.