Temamız ihanet olunca beni çok etkileyen romanlardan birini kitap tanıtımı köşemize taşımak istedim: Günden Kalanlar. Orijinal adı The Remains of the Day olan 1989 tarihli roman aynı yıl Man Booker Ödülü’nü almış. Nobel ödülü sahibi de olan Japon asıllı İngiliz yazar Kazuo Ishiguro’nun Günden Kalanlar’ı dört haftalık süre içinde dünya ile tüm iletişimini keserek yazdığı söylenir. Elbette öncesinde uzun süren bir hazırlık süreci vardır.
Kurgu Oxford yakınlarındaki Darlington Malikanesi’nde iki dünya savaşı arasındaki döneme yoğunlaşır. Zaman, geçmiş ile günümüz arasında, anlatıcımız olan uşak Stevens’ın anılarıyla verilir. Günden Kalanlar aynı isimle sinemaya uyarlanmış Anthony Hopkins’in unutulmaz Stevens’ın karakteriyle hafızalara kazınmıştır. Roman kurgusuyla birebir ilerleyen filmde Emma Thompson’ın da hizmetli Bayan Kenton performansı etkileyicidir. Bana göre iyi roman iyi film eşleşmesine uyan bir yapımdır.
Günden Kalanlar uşak Stevens’ın yeni işvereni Amerikalı Bay Farraday’in beş haftalık bir süre için ülkesine gideceği dönemde, “Doğrusu, Stevens, yokluğum sırasında evde kapanıp kalmanı istemiyorum. Arabayı alıp birkaç günlüğüne bir yerlere gitsene. Tatile ihtiyacın var gibi.” Syf.9 demesiyle başlıyor. Anlatıcımız olan Stevens bu teklifi “damdan düşer gibi gelen öneri” olarak nitelendirsede, “Çok ciddiyim, Stevens. Tatile çıkman gerektiğini düşünüyorum. Benzinin benden. Sizler, hizmet vereceksiniz diye bu koca evlere kapanıp kalıyorsunuz, şu güzel ülkenizi ne zaman gezip göreceksiniz?” ısrarıyla yolculuğa çıkmaya karar veriyor. Bu yolculuk çok katmanlı romanın zemini oluşturuyor. Kendisine yazdığı mektupta mutsuz olduğundan bahseden, geçmişte birlikte çalıştığı Bayan Kenton’ı ziyaret etmeye karar veriyor. Yolculuk boyunca eski işvereni Lord Darlington’a hayatını nasıl adadığını, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Darlington malikanesinin önemli siyasi toplantıların merkezi haline nasıl geldiğini ve bu girişimlerin nasıl hüsranla sonuçlandığını, belki de en önemlisi Stevens’ın aşkı elinin tersiyle iterek nasıl yalnızlığı seçtiğini görüyoruz. İşte tam da bu noktada benim aklıma ihanet kavramı düşüyor. Çünkü bana göre ana karakter hayatını adadığı aristokrasiye asla ihanet etmezken kendi yaşamını hiçe sayıyor. Keza onun bu yaşamı babadan oğula geçen bir sistemin de ürünü. Babası da aynı malikanede çalışıyor ve son nefesini toz alırken veriyor. Bana göre romanın en etkileyici sahnelerinden biridir bu.
Günden Kalanlar’ı dönemsel bir roman olarak değerlendirmekte mümkün. Çünkü İngiltere’de bir devrin sonunun gelmesini anlatıyor. Lord Darlington’un yaptığı yanlış siyasi seçimin ardından lordlar kamerasından çıkartılması, yalnızlaşarak ve mülklerini yitirmesi, Amerikalı bir zenginin aile malikesini çalışanlarıyla birlikte devralması bunun göstergesi olarak romanda yer alıyor.
Romanda yolculuk sırasında ülke halkının tarihsel olaylara karşı görüşlerine de yer veriliyor. Stevens’ın konakladığı yerlerdeki üçüncü kişilerle girdiği diyaloglar, halkın eski efendisinin ve onun gibilere karşı olan düşüncelerini dinlemesi, kendisini sorgulamasına de neden oluyor. “Ona hizmet ettiğim yıllar boyunca, elindeki verileri tartıp izlediği yolda ilerlemenin en doğru olacağına karar veren ancak ve ancak lord hazretlerinin kendisiydi; bense kendimi, oldukça doğru bir kararla, kendi meslek alanım içindeki konularla sınırladım. Bana kalırsa, görevlerimi, yeteneklerimin elverdiğince yerine getirdim, aslında pek çok kişinin “birinci sınıf” diyebileceği bir düzeyde. Lord hazretlerinin yaşamı ve çalışmaları bugün, en iyi deyimle, bedbaht bir ziyan gibi görünüyorsa bu hiç de benim suçum değil; kendi payıma pişmanlık ya da utanç duymam gerektiği düşüncesi de oldukça mantık dışı.” Syf.170
Bağlılık, ihanet, savaş, aristokrasi, aşk ve tarih. Birçok farklı kavramın ustalıkla işlendiği, karakterlerin unutulmayacağı bu ödüllü romanı severek okuyacağınızı düşünüyorum. İyi okumalar.
Kazou Ishiguro, Günden Kalanlar, Yapı Kredi Yayınları, 9.Baskı, Temmuz 2018, 206 sayfa