Duvarların sağır, kapıların geçit vermez olduğu evlere süzülüyorum bir gölge gibi. Sadece izliyorum, bir şey yapmadan, bir şey yapamadan… Şiddetin ev hali çıkıyor karşıma neredeyse her birinde. Zengin fakir, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, amca, gelin, baba, dayı, abi… Kılıktan kılığa giren, fiziksellikten ruhsallığa uzanan şiddet, bir yılan gibi çörekleniyor, ısırıyor, zehirliyor, öldürüyor. Görmemeyi diliyorum çoğu kere, belki de en kolayı bu. Yummak gözleri, kapamak kulakları. Olmuyor, olmuyor. Gör diyor bir ses içimden, görmelisin ki dile getirmelisin. Alınan infaz kararlarını, bir anlık patlamaları, saçlara yapışıp yere vurmaları, şişen gözleri, patlayan dudakları, kemerle dövülen çocukları, tekmelenen kadınları, moraran gözleri, kırılan dişleri, doğma şansı bulamayan bebeleri, kanlı bıçakları, ağlamaktan ıslanan gül çiçek yemenileri, tacizleri, tacizleri, tacizleri, susmaları, kusmaları, kanamaları, parçalanan bedenleri parçalanan hayalleri, gelemeyen gelecekleri, karanlığı, işkenceyi, ezilmeleri, hakaretleri, yaralanan kalpleri, cinayetleri, ölümü; ŞİDDETİ… 

Şiddetin örtüsü KORKU kaplıyor, kapatıyor evleri. Her şiddetin çığlığı aynı yankıyı yapıyor dört bir yanımda. Binlerce yıldır süregelen şiddetten, tarih boyunca toplumsal durumlara göre değişerek süregelen şiddetten, insanlık adına korkuyorum ben de. Evrimleşen, gelişen ve düşünen(!) insan dediğimiz varlığın, doğanın en vahşisi olması, ruhunun karanlığını şiddet yoluyla dışa vurması, beyin hücreleri arasına sıkışmış ilkel duygularından fışkıran acıtma arzusu sarsıyor beni, kurtuluş nasıl olacak, nasıl “insan olacağız” dedirtiyor. 

Gün ışıyor. Işık karanlığı yeniyor. Ancak yine karanlığın çökeceğini bilerek ışığa dönüyorum yüzümü. Sevginin, şiddeti yenecek tek güç olduğuna inanmayı seçiyorum. 

“Şiddetin ev hali” temasında evin içindeki çaresizlikleri, gözlerden uzak suç ortaklıklarını, gizli iş birliklerini kelimelerimize, öykülerimize sığdıramadık. Yüreğimizi mengeneden kurtaramadık. Yine de yazmak istedik, istedik ki varsa öykülerimizin sesi duyuralım okurlarımıza…

Bu sayımızda okuru alıp götüren, titreten “Tövbe” romanı üzerinden yazarı N. İpek Gökdel’le söyleştik. Ferdinand von Schirach’in“Strafe” (Ceza) adlı öykü kitabının tanıtımını Yasemin Pforr yaptı. Ayrıca Yasemin, Pforr, Öznur Babur, Sultan Deliklitaş, Beyhan Özer, Hediye Gasimova Nar, Dilek Yılmaz öykülerini şiddeti görünür kılmak için yazdılar. 

Aydınlığın karanlığı yendiği güzel günler özlemiyle, iyi okumalar.