Doğada bulunan üç ana renkten biri olan kırmızı hem aşkın hem de öfkenin ve şiddetin rengi olarak tanımlanır. Çok enerjik bir renktir, uyarıcıdır ancak azı karar, çoğu zarardır; etrafta çok fazla olması, huzursuzluk, öfke ve rahatsızlık yaratır.
Kış mevsimiyle en çok özdeşleşen renktir. Soğuk havalarda sıcağı ve ateşi çağrıştırarak insanların içini ısıtır. “Kırmızı” temalı Ocak sayımızın hazırlık dönemi Noel ve Yeni Yıl hazırlıkları nedeniyle kırmızının hakim olduğu böyle bir atmosferde geçti.
Farklı kültürler, inançlar, ülkeler bütün renklere olduğu gibi kırmızıya da farklı anlamlar yüklemiştir. Güney Amerika’da yasın rengidir. Tayland’da Pazar günü sembolüdür. Çin’de yeni yıl zamanı, cenaze ve düğün törenlerinde giyilen renktir. İnsanlara şans, mutluluk ve uzun ömür getirdiğine inanılır.
İlginç bir renktir kırmızı; doğada hemen fark edilir ancak uzaktan çok seçilmez. Bu nedenle polis arabalarında lambaların yarısı mavi, yarısı kırmızıdır. Mavi uzaktan, kırmızı yakından görülendir.
Çok dikkat çekici bir renk olan kırmızı düşük ışıkta kaybettiğimiz ilk renktir. Bu nedenle ışıklar kapatıldığında görünmesinler ve perde ya da sahne daha iyi izlensin amacı güdülerek genellikle sinema ve tiyatro salonlarında kırmızı koltuklar kullanılır.
Kırmızının dili vardır bazen gül şekline bürünür, “seni seviyorum” der. Bazen yanaklara yerleşir utancı anlatır. Bazen de kıpkırmızı haliyle öfkeyi dile getirir. Öfke deyince, bir konuda kırmızının günahını aldığımı söylemeden geçemeyeceğim. İspanya’da yapılan boğa güreşlerinde, matadorun elinde salladığı kırmızı pelerinin boğayı öfkelendirdiğini, o yüzden saldırganlaştığını zannederdim. Oysa boğalar renk körüymüş ve siyah olarak gördüğü hareket halindeki kumaş ve matadorun hareketleriymiş onu öfkelendiren.
Kırmızının insanlar üzerinde fiziksel etkileri de vardır; kan basıncı ve solunum oranını artırır, iştah açar. Kişiyi çabuk karar almaya, beklentilerini artırmaya teşvik eder. Kışkırtıcı bir renktir. Bu nedenlerle giyim, makyaj, yiyecek sektörlerinde sıklıkla kullanılır.
Sevilen bir renktir kırmızı, çocukken hayal ettiğimiz rugan pabuçların rengidir. Gençlik çağında ince topuklu kırmızı pabuçlara bırakır yerini. İlkokulda okuma yazmayı öğrenen çocuklara takılan, ilk alan olmak için yarıştığımız kurdelenin rengidir. Fark edilmeyi istediğimizde dudağımıza sürdüğümüz rujun rengidir. Başkaldırının, direnmenin rengidir. Seyretmeye doyamadığımız gün batımına belki bir kadeh şarapla eşlik eden romantik anların rengidir…
Ben de kırmızıyı sevenlerden, “üç kuruş fazla olsun, kırmızı olsun” diyenlerdenim. Fakat çocuk gelinlerin başına örtülen örtü olarak, ellerine yakılan kına olarak, kadına şiddetin “ kırmızı leke ”si olarak görmek istemem.
Ocak sayımıza kırmızının çağrıştırdıkları üzerine yazdıkları öyküleriyle renk katan yazarlarımız ; Canan Kuzuloğlu, Füsun Uzunoğlu, Hediye Gasımova Nar, Hüseyin Karagöz, İdris Kenç, Nezir Suyugül, Nurdan Atay, Tuba Tunçay, Yasemin Pforr, Zeynep Akkaptan’a ve kitap tanıtımı yapan yazarımız Sultan Deliklitaş’a çok teşekkür eder, keyifli okumalar dilerim.