KİTAP-ÖYKÜ TANITIMI:

Dilek Yılmaz 

Bir kadeh sıcak şarabı şömine başında, kızıldan sarıya oynaşan alevlerin karşısında yudum yudum içmişim de hafif bir sarhoşluğun etkisindeymişim gibi hissettim elimdeki kitabın son sayfasını çevirdiğimde. Oysa yıllar sonra ikinci okumasını yapıyordum Esneyen Adam’ın, bu defa tanıtımını yapmak için. Bazı kitaplar vardır okursunuz, kitaplıktaki yerinde unutursunuz, sonra herhangi bir anda hiç aklınızda yokken o kitabın satırları arasından bir sahne ya da bir olay canlanıverir. Tekrar bulup çıkarmak yeniden okumak istersiniz. İşte Feryal Tilmaç’ın kaleminden çıkan Esneyen Adam’ı tam olarak böyle tarif edebilirim. Benim için böyle eserler çok değerlidir. Her okuyuşta yeni keşiflere vesile olan, hiç eskimeyen…

Önce kısaca yazar Feryal Tilmaç’tan bahsetmek istiyorum izninizle. 1969 Adana doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun. Bir süre eğitim aldığı alanda çalışmış. Öykü, deneme ve çevirileri Artımetre, Varlık, Eşik Cini, İmge gibi öykü dergilerinde; Altzine, Altkitap ve Borges Defteri gibi elektronik platformlarda yayınlanmış. 2007 yılında yayınlanan ilk öykü kitabı “Mevt Tek Hecelik Öykü” yurtiçi ve yurtdışında çeşitli antolojilerde yer almış. Feryal Tilmaç “Aradım Yaz Dediniz” kitabıyla 2009 Sait Faik Hikâye Armağanı kazanmış. Esneyen Adam ilk baskısını 2013 yılında YKY’den yapmış, 2018 yılında İthaki Yayınları tarafından kapağı yenilenerek tekrar basılmış. 

Feryal Tilmaç’ın bu öykü kitabında aynı zamanda kitaba adını veren Esneyen Adam ile Çığlık iki uzun öykü olarak karşımıza çıkıyor. Bunların yanı sıra El, Ciğerdendir, Sevgilim, Solvitur Ambulando ve Aslı Gibidir olmak üzere toplam yedi öykü bulunuyor. 

Okuyucu olarak Esneyen Adam kitabındaki tüm öykülerde ilk dikkatimi çeken, insanın birey olarak ve toplum içindeki varlığını sorgulayan, psikolojik derinliğe önem veren aynı zamanda sıcacık öyküler olması. Feryal Tilmaç’ın büyük usta Sait Faik Abasıyanık’ın izinden gittiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Aynı sıcaklığa ve samimiyete sahip öyküler yazıyor. Bu kitabı benzersiz kılan bir özellik de hikâyelerde ortak bir izlek olarak sanat öğesi kullanmış olması. Hemen hemen her öyküde farklı bir sanat dalının izini görebiliyoruz. Yazar entelektüel birikimini okuyucuyu sıkmadan öykülerine taşımayı başarmış. Meraklandıran aynı zamanda öğreten bir sanat hocasının dokunuşu var neredeyse. 

İlk öykü Esneyen Adam sağlam bir toplum eleştirisi öyküsü. Kasabaya getirilen; kültürel, ekonomik, sosyolojik değişimlere neden olan bir heykel figürü üzerinden yazarın bu eleştiriyi geliştirmesi etkileyici. Hikâyenin sonunda tüm gerçekleri gören delinin haykırışlarıyla heykelin imhâ edilişi ise şiirsel olduğu kadar görsel bir iz bırakıyor okuyucunun zihninde.  

“Bembeyaz mermerden yontulmuş, iskemlesinde kaykılıp oturmuş göz ucuyla elindeki tablete bakarken, bir yandan da tatlı tatlı esneyen bir adam. Esneyen Adam. Elindeki yazıya göz gezdirirken bir yandan da bize mi bakıyordu ne? Kalkıp atlayıverecekti aşağı da yürüyerek gidip yerleşecekti kaidesine; öyle gerçek.” Hikâyelerin tümünde bu tasvirde olduğu gibi yazarın sahip olduğu dil ustalığını görüyorsunuz. 

Bu öyküde en acıklı ama bir o kadar da gerçek eleştiri : “Düşünüyorum da beni en çok kasaba halkının yıkımı da aynı büyük heyecanla izlemesi yaraladı. Görünen oydu ki sanat, form, mükemmellik, aşkınlık, hakikat zaten sözü edilmeye değmez kavramlar, ağza alınmayan kelimelerdi.” Sanırım altını çizdiğim bu cümlelerde gizlenmişti. 

İkinci öykü “El” de çok gerilerde kalmış bir arkadaşın aniden ortaya çıkmasıyla, bu bir araya gelişin fantastik öğelerle bezeli beklenmedik bir hikâyeye dönüşmesine şahit oluyoruz. 

“İnsanlar amaçlı gibi görünen bir telaşla, bazen de bir turist avareliğiyle sağa sola bakınarak geçiyorlar yanımdan; tek tek ya da küçük gruplar halinde genç, yaşlı, kadın, erkek, çocuk. Kimi asık, kimi güler yüzlü; ciddi, sakin, dingin, bezgin, neşeli, gürültücü, dalgın, durgun, yorgun. Çeşitlilikte insanın ruhunu tazeleyen bir şey var, adını koyamadığım. Çekilmezdi herkes bir toptan kesilmiş gibi olsa.”

Her öyküde sanki isteyerek ya da kendi arzuları dışında toplumun dışında kalmış karakterler var. Ciğerdendir öyküsünde zorunlu olarak göçe zorlanmış bir aile, Sevgilim’de ölümü beklerken aklını yitirmiş bir ihtiyarla heyecan dolu bir maceraya atılan kadın hikâyesinde olduğu gibi. Bir diğer yalnız karakter de Solvitur Ambulando’da karşımıza çıkıyor; yazma yeteneğini kaybettiğini düşünen bir yazarın iç dünyasına girip, onun hayalle gerçeği nasıl harmanladığına şahit oluyoruz. Bu öyküde yazarın “Proust, dünya edebiyatının en önemli yazarları, düşünürleri ile arkadaşlık etmek varken, neden kitapları bırakıp da sıradan insanlarla arkadaşlık edecektim ki, diye soruyor.” Aslında hayatını çevreleyen insanlardan nasıl ilham aldığını görüyoruz. 

Benim favori öykümse Çığlık. Bu öyküde yedinci sanatı konu alıyor: Sinema. Ancak resim sanatı iki önemli eseriyle öykünün içinde yer alıyor, hatta ÇIĞLIK tablosu öyküye ismini veriyor. Benim için öyküyü en etkili kılan yönü tekinsizliği. Her satırda beklentilerinizi boşa çıkartan ve ne yöne gittiğini anlamadığınız bir akışla karşılaşıyorsunuz. Baş karakter hakkında kesin hüküm vermek istiyorsunuz ama her seferinde şüpheye düşüyorsunuz. Hikâyenin sonunu ise yazar okuyucunun tercihine bırakmış gibi görünüyor. 

Son öykü “Aslı Gibidir” tiyatro sanatına yer veriyor hem de kendisi bir oyun gibi yazılarak. 

Kısaca karşınızda sanatla dolu dolu bir öykü kitabı duruyor. Hazır baskısı da yenilenmişken hiç kaçırmadan okunması gereken…

_______________

Feryal Tilmaç: Esneyen Adam, YKY 2013, 1. Baskı, 107 Sayfa