Miras
Çivi değil balyoz, balyoz! Tam da günü! Hep de bulur gününü… Of! Mektup da üstüne… Karanlık, biraz karanlık… İyi gelir… Kapa gözlerini sıkı sıkı… Mektup dursun. Yok durmasın… Şikâyet edeceğim… Etsem ne olur? İmzasız… Gene de…...
Devamını okuÇivi değil balyoz, balyoz! Tam da günü! Hep de bulur gününü… Of! Mektup da üstüne… Karanlık, biraz karanlık… İyi gelir… Kapa gözlerini sıkı sıkı… Mektup dursun. Yok durmasın… Şikâyet edeceğim… Etsem ne olur? İmzasız… Gene de…...
Devamını oku24 saatlik nöbetinin bitmesine sekiz saat kalmıştı. Yorgunluktan dizleri titriyordu. Belki dizlerini böylesine takatsiz bırakan yılların yorgunluğuydu… Ulaş bir sigara versene. Başhemşirem… siz bırakmıştınız? Bıraktım da, o beni...
Devamını okuGözlerin açık, görmeden bakıyorsun. Dizlerin birleşik karnına doğru çekili, kolların kıvrık taş zemin üstündesin. Dirseklerin değiyor dizlerine, sol ayağın sağ ayağının üstünde. Etin değdikçe etine, acıyor yaraların. Vücudunu,...
Devamını okuDedem “Haliç tekne mezarlığıdır!” demişti. İlk duyduğumdan beri irili ufaklı teknelerin, pır pırların, balıkçı teknelerinin, mavnaların ıskartaya çıktığını bildiği vakit ölmek için gece yarısı karanlığında, usul usul Haliç’e...
Devamını okuİnsanı bunaltan rutubetli bir sıcağın üzerinde asılı kaldığı günlerden birini yaşıyor İstanbul bugün. Kovsan da gitmeyen arsız, yapışkan bir sıcak konmuş sanki şehrin üstüne, üç beş pikelik iktidarının farkında… Bir...
Devamını oku