Bu sayımızda en kutsal meyvelerden zeytini ele aldık. Edebiyatımızda, kâh şiirde kâh romanlarda
ve öykülerde sıklıkla kendine yer bulmuş zeytin ve zeytin ağaçları. 2019 yılında yayımlanan
Zeynep Göğüş’ün Zeytin Kuşu adlı romanında, yüzyıllardır geçim kaynakları olan zeytin ağaçlarını
korumak üzere köylünün ve kentlinin elele verdiği direniş anlatılır. Romanda rant uğruna yok
edilmek istenen zeytin ağaçlarına karşı toplumsal hafızayı canlı tutmanın hikâyesi vardır.
Topraklarımızın en kadim ürünlerinden biri olan zeytin, geçtiğimiz yüzyılda Nazım Hikmet,
Sabahattin Ali, Melih Cevdet Anday, Halikarnas Balıkçısı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşar Kemal,
Haydar Ergülen gibi bir çok değerli sanatçımızın eserlerinde zeytin mistik, mitolojik, sembolik
açılardan ele alınır. Hikâyelerin geçtiği yerlerin tasvirlerinde sıklıkla zeytin ağaçları kullanılır.
Zeytin işçilerinin işlendiği eserlerdeyse zeytin fakirliği ve zorluğu temsil eder. Zeytin, ekonomik,
mitolojik, beslenme ve sağlık gibi birçok açıdan kültürümüzün bu kadar içindeyken tek bir eser
üzerinden incelemek yerine fanzinimizin bu sayısında daha da köküne inip, Ulu Zeytin Ağaçları
Derneği kurucularından, aynı zamanda da Ata Ağaç Arge A.Ş.’nin sahibi Hatice Aktürk ve Muğla
Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve aynı zamanda Dernek Başkanı olan eşi Prof. Dr.
Selçuk Aktürk’le söyleşi yaptık.

Merhaba, kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
H- 1982 Aydın doğumluyum. Uzun yıllar büyük şehirlerde yaşadım, yurtdışına ihracat yapan büyük
kurumsal tekstil şirketlerinde çalıştım. İşim gereği çok seyahat ettim. Evlendikten sonra eşimin
yanına Muğla’nın Ula ilçesine yerleştim.

Zeytincilik yapmak nasıl aklınıza geldi?
H- Ailemin Didim Balat Köyü’nde 200 dönümlük bir zeytinliği var. Aslında hep içinde olduğum bir
şeydi zeytincilik. Ancak üniversite ve yüksek lisans eğitimimden sonra memleketime dönmek
yerine kurumsal bir şirkette eğitimimi değerlendirmek istedim. Kurumsal hayatı istemediğimi
anlamam on yılımı aldı. Evlendikten sonra eşimle çevreyi gezerken Milet Harabeleri ve bugünkü
adıyla Kıyıkışlacık (İasos) arasında bulunan bölgede tarihe tanıklık etmiş çok eski zeytin ağaçları
dikkatimizi çekti. O yörede Milas ilçesi sınırları içinde 30 dönümlük bir zeytinlik aldık.

Tarihe tanıklık etmiş deyince edebiyatımızda da ölümsüz ağaç olarak eserlerde geçer zeytin
ağaçları. Halikarnas Balıkçıcı Mavi Sürgün eserinde Bodrum’daki bir zeytin ağacında bin beş
yüz halka saydıklarını ve hala ürün verdiğini yazar. Necati Cumalı ise Eski Yunan ve Roma
dönemlerinden bu yana yaşayan zeytin ağaçlarından bahseder Yağmurlarla Topraklar adlı
eserinde. Daha bir çok örneği var edebiyatımızda. Gerçekten bu kadar uzun yaşayıp hala
ürün veriyor mu zeytin ağaçları?

S- Kesinlikle. Milas’ta aldığımız zeytinlikteki ağaçların yaşları 100 ile 3500 arasında. Bunların
içinde heybetiyle insanı kendine çeken bir ağacımız var. Bilimsel yöntemlerle yaşı belirlendi.
Yaklaşık 3200 yaşında olduğu deneysel çalışma sonucu ortaya çıkarıldı. Toprak yüzeyindeki
çevresi 12,5 metre, çapı 4 metredir. Hala yılda 6-8 litre zeytinyağı çıkarabiliyoruz bu ağaçtan.
Bildiğiniz gibi zeytin ağacı en verimli zamanına 30-40 yaşlarında ulaşır. Her daim üretime devam
eder zeytin ağacı. Biz de zeytinliğimizden senesine göre değişse de ortalama yıllık 4 ton yağ
çıkarıyoruz.
H- Firmamızın ismi Ata Ağaç bu ağaçtan geliyor. Ata Ağaç’ın büyüsüne kapılarak aldığımız
zeytinlikten babamın da desteğiyle ürün almaya başlayınca ticari bir şirket kurup sadece kendi
ürettiğimiz zeytinlerden sıktığımız, polifenolü yüksek zeytinyağını tüketicilere ulaştırmaya
başladık. Aynı zamanda anıtsal nitelikteki zeytin ağaçlarına dikkat çekmek için Ata zeytinyağından
elde edilen geliri sosyal sorumluluk projelerinde kullanmaya karar verdik. Açıkçası yıllarca çalıştıktan sonra evde oturmak bana iyi gelmemişti. Onun için hemen sarıldım işe. Tamamen
organik yağımızdan başka neler üretilebilir diye araştırmalar yapıp yüzde yüz doğal kozmetik
ürünleri de üretmeye başladık.

– Anıtsal zeytin ağaçlarına dikkat çekmek için sosyal sorumluluk projeleri yaptığınızı
söylemiştiniz. Anıt ağaç nedir? Kanunen koruma altında değil mi bu ağaçlar? Siz de
bilirsiniz, eskiden tütüncülük yapılırdı bu bölgede. Şimdi hiç kalmadı. Zeytinciliği de böyle
kader bekliyor olabilir mi?
S- Ortalama bir insan ömrünün 70-80 yıl olduğunu düşündüğünüzde en az birkaç insan ömrü kadar
yaşayan canlılar olarak tanımlıyorum anıt ağaçları. Yaşı, çapı ve boyu gibi özellikleriyle kendi
türlerinin alışılmış ölçülerinden çok daha büyük ve aynı zamanda geçmişle gelecek arasında iletişim
kurabilecek ömre sahip olan ağaçlardır. Maalesef kanunen koruma altında değil bu anıt ağaçlar.
Diyelim ki anıt ağaç olduğunu düşündüğünüz bir ağaca denk geldiniz. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’na başvuru yapıyorsunuz. Bakanlık tarafından yayınlanan yönetmelik esas alınarak tescil
işlemine karar veriliyor. Yani tescil işlemini bir kişinin ya da bir kurumun başlatması gerekiyor.
Zeytincilik kanununa göre tek bir zeytin ağacının kesilmesi bile suç unsuru iken maalesef kanuna
rağmen zaman zaman zeytin ağaçlarının kesildiğine, yok edildiğine şahit olabiliyoruz. Doğduğum
köyde, çocukluğumda, tütüncülük geçim kaynağı idi. Sizin de dediğiniz gibi şimdilerde tütün
kalmadı. Sahip çıkılmazsa üzülerek söylüyorum zeytincilik de büyük zararlar görür. Ege'deki
zeytinliklerin ortak özellikleri denize yakın olmaları, deniz kenarında ya da deniz görüyor olmaları.
Zeytinden yeterince gelir elde edemeyen üreticiler zeytinliklerinden vazgeçme noktasına gidebilir.
Çoğu genç maalesef üretmekten yana değil. Acaba ne zaman bizim zeytinliklerimiz imara açılır ya
da ne zaman zeytinliklerimizin yerine büyük oteller, siteler yapılır, kısa sürede üretmeden büyük
paralar kazanabiliriz düşüncesindeler. Yıllardır köy köy gezerek üreticilerle sohbet ediyoruz. Eğer
üretici zeytinden yeterince gelir elde edebilecek durumda olsa zeytinliklerine sahip çıkacaklar. İşte
biz de tam bu noktada bir şeyler yapmak gerektiği düşüncesine kapıldık ve doğal kültürel mirasımız
olan anıtsal nitelikteki zeytin ağaçlarının görünür kılınması, korunması ve gelecek nesillere
aktarılması konusunda farkındalık yaratmak için zeytin ağacına gönül vermiş üyelerin bir araya
gelmesiyle Ulu Zeytin Ağaçları Derneği’ni kurduk. Derneğimiz zeytin ağacının öneminin
vurgulanması, anıtsal nitelikte olan zeytin ağaçlarının ve anıtsal zeytin işliklerinin belirlenmesi,
bunlarla ilgili doğal kültürel miras envanteri oluşturulması, korunması ve gelecek nesillere
aktarılması, zeytin temelli ürünlerin ulusal ve uluslararası platformlarda tanıtılması, üreticilerin
ihtiyaç ve sorunlarına çözüm üretilmesi, toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve toplumsal
gelişmeye katkıda bulunması amacıyla kurulmuştur.

Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da zeytinden bahsedilir. Bu nedenle zeytin kutsal bir mertebeye
ulaşmış, mistik anlamlar yüklenmiştir. Tufan’dan sonra Nuh Peygamber’in karayı bulmak
amacıyla gönderdiği güvercinin ağzında zeytin dalı ile dönmesi Tanrı ile insanın barışmasını
simgeler. Bu nedenle günümüze kadar barışın simgesi olarak gelmiştir. Sizin de sloganınız:
"And olsun zeytine, izin hep sürülecek nesilden nesile…” Kur’an’daki Tin Suresi’nden yola
çıkarak belirlediğiniz bu slogan sizin için ne anlam ifade ediyor?

H- Bilindiği gibi Tin Suresi’nde zeytin sembolik önemli bir varlık olarak nitelendirilmiş ve üzerine
yemin edilerek insanın yüksek değeri vurgulanmıştır. Biz de zeytin ağacının izinin sürülmesi ve
geleceğe aktarılması konusunun insani yüksek bir değeri olduğu düşüncesi ile bu slogan belirledik.
“Her şey, bir zeytin ağacını geçmişten geleceğe taşımakla yeniden başlıyor”. Yaşadığımız dünyada
iyi bir şeyler yapmak için hiç bir şeye geç kalmış değiliz.
Güvercinin ağzındaki zeytin dalıyla barışla tanışan insanın gelecekte de barış içinde kalabilmesi
için bir zeytin dalına her zaman ihtiyacı vardır.

Dilimizde zeytin-ekmek olarak geçen, fakirliği ve azla yetinmeyi temsil eden zeytin Ömer
Seyfettin’in Zeytin Ekmek, Sait Faik’in Plajdaki Ayna öykülerinde ve Necati Cumalı’nın Zeliş
romanında bu sembolizmiyle kullanılır. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Şıpsevdi romanında ise
soframızın ayrılmaz parçası zeytinin medenileşmenin göstergesi olarak Avrupa adetlerine
göre çatalla yenilmesi öğretilmeye çalışılır. Halikarnas Balıkçısı ise Ötelerin Çocukları
romanında ana karakterin zeytini içkisine meze yaptığı görülür. Zengin fakir fark etmez,
Türk insanın özellikle kahvaltı sofrasından eksik etmediği zeytin ve zeytinyağının besin değeri
nedir? Bazı eserlerde geçtiği gibi gerçekten fakirin yiyeceği midir zeytin ve zeytinyağı?

H- Daha ziyade zengin yiyeceğine evrilen fakirin yiyeceği diyebiliriz. Günümüzde özellikle
pandemi ile birlikte sağlıklı ve doğal üretilmiş tüm besinler artık ulaşılması zor hale geldi. Talep
çoğaldı, kaliteli üretim arttı maliyetler yükseldi. Köylerde işçi bulmak neredeyse imkansız! Köylü
artık zeytin toplamıyor, toplamak istemiyor. Böyle olunca da zeytin ve zeytinyağı üretmek çok
maliyetli hale geldi, fiyatı yükseldi. Zenginin sofrasında başköşede olsa da fakirin temel yiyeceğidir
aslında zeytin.
Zeytinin besin değerlerine gelirsek;
Ağırlığının %20-30 ‘u yağ olan zeytin; içerdiği fosfor, magnezyum, kalsiyum, potasyum
mineralleriyle birlikte A,D,E ve K vitaminleri sayesinde oldukça besleyicidir. Kalp ve damar
hastalıkları ve içerdiği Linoleik asit sayesinde de sinir hücrelerine faydalıdır. Kolesterol ve yüksek
tansiyon hastaları içinde bulunmaz bir nimettir.
Birçok kronik sağlık sorununun nedenleri arasında iltihaplanma da bulunuyor.
Bunlara Alzheimer ve Tip 2 diyabet hastalığı da dahil.
Zeytinyağındaki oleik asit gibi antioksidanlar ve iltihaplanmaya karşı oynadıkları rol üzerine
yapılan araştırmalar, bunların iltihaplanmayı ve iltihap derecesini gösteren C-Reaktif Proteininin
düzeyini azalttığını gösterdi.
Sızma zeytinyağı, polifenoller açısından çok zengindir. Bu nedenle bir çok hastalığın önlenmesi ve
tedavisinde ilaç besin olarak anılmaktadır.

Yunan mitolojisinde bugün Atina ismiyle bildiğimiz Attika şehrinin koruyuculuğunu
belirlemek için Tanrı Zeus bir yarışma düzenler. Denizlerin tanrısı Poseidon ve Zeus’ın kızı
bilgeliğin tanrıçası Athena adaydır. Poseidon’un güçlü ve hızlı atına karşılık Athena
bereketin ve barışın simgesi olarak soğukta donmaz, rüzgârda eğilmez zeytin ağacı
filizlendirir. Athena yarışmayı kazanarak Attika şehrinin koruyucusu olur. Zeytin ağacının
meyvesinin ve altın yağ dedikleri zeytinyağına verilen değer o kadar büyükmüş ki zeytin
ağacı kesenlere ölüm cezasına çarptırırlarmış. Ülkemizde durum nedir? Sadece Akdeniz
ülkesinde yetişebilen bu değerli ağacın topraklarımızda yetişmesinin ekonomi ve Anadolu
kültürüne katkısını insanlarımız biliyor ve bu değere sahip çıkıyorlar mı sizce?
S- Aslında ülkemizde Zeytin Kanunu, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1925 yılında çıkardığı tarım
kanunu doğrultusunda 1939 yılında kabul edilen kanundur. Kanun özetle zeytin yetiştiriciliğinin,
zeytinyağı üretiminin teşviki ve yüksek kalite standartlarında yapılmasını sağlama amacı
taşımaktadır. Kanuna göre tek bir zeytin ağacını kesmek suç teşkil etmektedir. Ama günümüzde
maalesef 1939 yılında kabul edilen kanun yok sayılarak defalarca zeytinlikler kömür madenleri için
feda edilmeye kalkılmıştır. Zeytin, Akdeniz kültürünün ortak değeridir. Zeytin Akdeniz ile
Anadolu’yu birbirine sıkı sıkı bağlayan bir değerdir. Zeytinin ekonomi ve Anadolu kültürüne
katkısını en iyi anlayanlar şu an yaşlı olarak ifade edebileceğimiz köylülerimizdir. Genç nüfus
maalesef ne tür bir değere sahip olduğunun farkında bile değil. Eskiden yokluktan fakirlikten çıkış
basamağı olan zeytinlikler bugün özellikle gençler tarafından satılıp kısa sürede paraya çevrilebilir
mi noktasındadır.