1977 yılında Nijerya’da dünyaya gelen yazar Chimamanda Ngozi Adichie ‘nın 2003 yılında yayınlanan ilk romanı Mor Amber. Yirmi sekiz dile çevrilen kitap, 2004 yılında Hurston-Wright Legacy Award en iyi ilk kurgu roman ödülünü,  2005 yılında ise İngiliz Uluslar Topluluğu Afrika kategorisinde en iyi ilk kitap ve genel kategoride en iyi ilk kitap ödüllerini almış.

Yazarımız Nijerya’nın Enugu şehrinde, bir İgbo ailesinin altı çocuğundan beşincisi olarak dünyaya gelmiş ve üniversite şehri olan Nsukka’da büyümüş. Babası Nijerya üniversitesinde istatistik profesörü olan Adichie’nin annesi Grace İfeoma ise üniversitenin ilk kadın kayıt memuru imiş. Nijerya üniversitesinde bir buçuk yıl tıp ve eczacılık okuduğu sırada Katolik tıp öğrencilerinin çıkardığı Compass adlı derginin editörlüğünü yapmış. 19 yaşındayken Drexel Üniversitesi’nde iletişim ve siyaset bilimi okumak üzere ABD’ye giden yazar,  2003 yılında John Hopkins Üniversitesi’nde yaratıcı yazarlık alanında yüksek lisans derecesi almış. 2008 yılında Yale Üniversitesi’nden de Afrika çalışmaları alanında Master of Arts derecesini almış.

Ergenliğini, Katolik sofuluğun ve sömürgeciliğin hüküm sürdüğü Nijerya’da, zengin bir BABA’nın evinde yaşayan romanın ana karakteri Kambili, dışardan pırıltılı görünen hayatının aslında ne kadar farklı olduğunu bize akıcı bir dille aktarıyor. Romanı okurken, zaman zaman kendisine ve ağabeyi Jaja’ya yapılan işkencelere çok üzülmenin yanında yoksul olan halasının evinde özgürlüğü, birey olmayı tadışını ve ilk aşkını yaşamasına tanıklık etmenin verdiği mutluluğu hissetmek de mümkün. Roman boyunca BABA’nın ikili yaşamı okuyucuyu şaşırtıyor. Misyonerlerin etkisiyle Katolikliği seçen BABA varlıklı, fabrika sahibi erdemli bir dindar resmi çizerken, birçok insana ve kiliseye maddi olarak destek olup sahibi olduğu gazetede askeri diktatörlük aleyhine özgürlük yazıları yazdırıyor ve bütün bunlardan gurur duymayı da günah kabul ediyor. Ona öğretildiği gibi günahlar mutlaka cezalandırılmalı. İkilem burada başlıyor. Kendini evin tanrısı olarak görüp kendince dine ya da toplumdaki saygınlığına halel getirecek her türlü davranış için çocuklarını cezalandırmayı kendinde hak olarak görürken bize diğer yüzünü gösteriyor. Sorgulamadan itaat etmeyi öğretmeye çalışan BABA kendini bir anda, kendisi de işkence mağduru olan ANNE ve çocukların başlattığı bir isyanın içinde buluyor.

Yazar ergen bir kız çocuğunun gözüyle olanları anlatırken politik söylemden kaçınsa da o dönemin Nijerya’sından politik ve sosyal hayata dair fikir sahibi olmamızı sağlıyor. Mor Amber bu romanda özgürlük ve bağımsızlığın sembolü oluyor. Ayrıca toplumdaki çöküşün ve aile içi şiddetin çocukları nasıl derinden etkilediğini de dokunaklı bir şekilde bize göstermeye çalışıyor.  Sanırım saygı ve otorite göstergesi olarak benim bu metinde büyük harflerle yazdığım BABA ve ANNE, hitap şeklinde olup olmaması ayırt edilmeksizin, hiçbir zaman -ciğim veya -cığım vb. ekleri  almadan anne-baba olarak yazılmış. Okurken yorsa da zamanla alışılıyor.

Şu ana kadar okuduğum Afrika üzerine yazılmış, beni en çok etkileyen ve ısrarla okunmasını tavsiye edeceğim romandan bir pasajla tanıtımımı noktalamak isterim.

“Jaja’nın meydan okuması şimdi bana İfeoma Hala’nın denemek için diktiği Mor Amberleri hatırlatıyordu: Ender bulunan, mis kokan bir özgürlük. Darbeden sonra, Hükümet Meydanı’nda, ellerinde yeşil yapraklar sallayan kalabalıkların şarkısını söylediklerinden farklı bir özgürlük. Yaşanacak bir özgürlük.”

Sultan Deliklitaş

Chimamanda Ngozi Adichie, Mor Amber, Doğan Kitap, Mart 2006, 286 sayfa