On gün önce apartmandan apar topar ayrılan iki numara, dairesini bize inat bekâr birine kiralamış; öyle duyduk. Bakkaldan dönerken kapı önünde üç çift erkek ayakkabısı görünce dayanamadım, çaldım kapıyı, hem hoş geldiniz dedim hem de bilgi aldım. Orta yaşlı bir adam, efendi birine benziyor, annesiyle beraber oturacaklarmış. Ayakkabılar, tamir için gelen ustalarınmış. Bir daha olmazmış. İsterse olsun, toplayıp atarım çöpe, görürler günlerini…Neyse… Muktedir Bey’e akşam uğrayıp bilgi vereyim.
Bir de tam ben kapıyı çalacakken yanımdan geçen siyah elbiseli kadın var. O da yeni taşındı. Gecesi gündüzü belli değil, Muktedir Bey’e takibe alınması gerektiğini söylemeliyim. Başımıza iş açılmasın, geleni gideni belli olmaz şimdi bunun.
Otuz senedir bu apartmanda oturuyorum. Kimler geldi kimler geçti. Yirmi daireli apartman. Kapıcımız yok artık. Kat kaloriferi sisteme geçince dışardan birini ayarladı Muktedir Bey çöpler ve temizlik için. O varken iyiydi, hemen bilgimiz oluyordu yeni taşınanlarla ilgili geleni gideni var mı, kimdir, necidir, evli midir, yalnız mı yaşıyor… Önemli şeyler bunlar!
Huzur apartmanı burası. Ev sahiplerindenim ben, dokuz daire var kiracı. Onların ev sahipleri bir türlü doğru dürüst kiracı bulamaz. Sormadan soruşturmadan verirler evi. Bizi hiç düşünmezler, aldıkları paraya bakarlar, ama öyle yağma yok! Biz burada neciyiz? Ben yıllardır Muktedir Bey’in yardımcılığını yapıyorum, bilirim bu işleri. Yakında evleneceğiz derler, anamla oturacağım derler… Sonra çıkar foyaları ortaya. Aile apartmanı burası, yok öyle yağma! İyi ki Muktedir Bey var, o olmasa ne yapardık. Yirmi yıl önce verdik ona yöneticiliği. Aramızda en genci oydu. Bu apartmana yerleştiğinin ikinci yılında aday oldu ve kazandı. Bir sürü vaat verdi toplantıda, apartmana iç-dış boya yaptırmak, bahçeye altında oturabileceğimiz bir kameriye yapmak, ortak elektrik su saatlerini ayırmak, uzun vadede ısınma sistemini kat kaloriferine döndürmek ve kapıcının işine son vermek, böylece aylık ödemelerimizi azaltmak, apartmana ait bahçeyi oto parka çevirmek gibi gibi. Hepsini yaptı ama hemen değil, her yıl yeniden aday oldu, eksik kalan işleri bitirmek istedi, hep kazandı. Başta sadece yakıt parası ödemiyordu sonra ücret talep etti haklı olarak. Gerekince zam da yapıyoruz. O olmasa biz nasıl yönetirdik bu apartmanı. Ev sahipleri olarak yaş ortalamamız altmış beşin üstü. Bazılarımızın kocası öldü. Çoğumuzun çocukları evlendi, kimi yurt dışına yerleşti kimi uzak şehirlere. En son beş numaradaki Emine hanımın eşi öldüğünde yöneticinin yaptığı hizmet hâlâ dillerde. Ambulansı, cenaze işlerini, evde verilecek yemeği hep o ayarladı. Mevlidini bizzat kendi okudu. Bir şirketle anlaşmış, maliyeti aidatlarımıza yansıttı. Helâl olsun, adam işini biliyor.
Üç yıl önce yedi numaradaki Ayşe hanımın uyuşturucu müptelası torunu kadının başına belâ olmuştu, gelip gidip emekli maaşını tırtıklamaya başlamıştı, Muktedir Bey öğrenmiş ve nasıl da kükremişti o gün. Torun bir daha apartmanın yanına yanaşamadı. Ayşe Hanım boşuna hediyelere boğmadı yöneticimizi, büyük dertten kurtuldu.
Kaç yıl önceydi kiracılardan biri bu yönetici bu apartmana çok pahalıya mal oluyor ben para almadan yaparım bu işi beni seçin demişti de Muktedir Bey nasıl ispatlamıştı onun yalancının teki olduğunu; meğer bize karım diye tanıttığı kadın aslında dostuymuş! O kiracıyı evden çıkarmak için hep birlikte aylarca uğraşmıştık.
Bir kez de ben, uzun süreli kızımın yanına gittiydim, benimki dahil dört eve hırsız girdi. Gece gündüz polisle birlikte çalıştı yöneticimiz. Bulunamadı kim olduğu ama hemen güvenlik kameraları taktırdı her yana, evlerimizin zillerini de görüntülüye çevirtti. Arkadaşlarının şirketleri varmış onlar yardımcı olmuşlar sağ olsunlar.
Çok iyi insandır Muktedir Bey, mesela; apartmanda biri hastalansa hemen telefon açar bir ihtiyacı var mı sorar, ilgilenir. On numarada oturan Selda Hanım’ın alzaymır hastalığı başladığında yurt dışında yaşayan kızını bizzat aradı, durumu anlattı. Kız apar topar gelip annesine Türkmen bir bakıcı ayarladı, biraz kalıp gitti. Maaşını aylık ödemeye başladı. Selda Hanım’ın emekli parasıyla da evin ihtiyaçları karşılanıyordu, yöneticimiz kadının ne kadar savruk ve yetersiz olduğunu kısa bir sürede anladı, kadının kızıyla konuştu, bakıcının işine son verdirtti, yerine Rus bir kadın ayarladı. Çok iyi çıkmış bu seferki, her akşam uğrayıp bizzat durumu kontrol ediyormuş. Ondan başka misafir kabul edilmiyor, sağ olsun bize düzenli bilgi veriyor.
Muktedir Bey apartmanın en üst katında oturur, evine pek misafir kabul etmez, yıllık toplantıları apartmanın sığınağında yapar. Bir tek beni çağırır evine, apartmanımızla ilgili konuşuruz hep. Karısı pek bize katılmaz, çay kahve ikram eder, bazen kocası otur bizimle der o da oturur, ama lafa karışmaz. Benim kendisine çok yardımcı olduğumu her zaman söyler Muktedir Bey. Ben olmasam hiç bir şeyden haberi olmazmış, beni çok takdir ediyormuş, o nedenle yönetici yardımcısıymışım. Ben de şevkle yapıyorum işimi. Görev bilinciyle bütün konuşmaları bildiriyorum ona. Bazen aleyhinde konuşanlar oluyor, kelimesini kaçırmadan dinliyorum, hemen iletiyorum Muktedir Bey’e ki önlemini alsın sustursun onları.
Onun da kendi üstündekilere karşı sorumlulukları var. Mahallenin yöneticisi hep tepesinde. O da bilmek istiyor neler olup bitiyor apartmanda aksi taktirde büyük yöneticiyle olan aylık toplantıda mahçup olur. Bu iş birliğinin sağlıklı yürümesi sayesinde apartmanımızda oturan anarşistleri yakalatmıştık seneler önce ve Muktedir Bey’e takdir belgesi verilmişti, nasıl gururlanmıştık apartman sakinleri olarak.
Ay ay ay…düşündükçe aklıma neler geliyor, bir keresinde de iki delikanlı üç numaralı daireyi tutmuştu. Okul arkadaşıyız, kirayı bölüşeceğiz demişlerdi. Meğer…tövbe tövbe, yöneticimiz olmasa ayakta uyutacaklardı bizi. Çok ahlaklı adamdır, hemen duruma el koydu, ev sahibini arayıp demediğini bırakmadı, öyle ya burası aile apartmanı. Dayanamadılar tabi çıkıp gittiler.
Ya onların yerine taşınan köpekli aileye ne demeli. Bir tane de değil tam üç köpekleri vardı. Sabahlara kadar uyutmadılar insanları. Ne uğraştı Muktedir Bey, karakolluk oldular sonunda. Tam o arada köpeklerden ikisi hastalanmaz mı, zehirledi köpeklerimizi diye şikayet ettiler bu sefer. Apartmandaki bütün ev sahipleri destekledik Muktedir Bey’i. Zaten onların elinde de hiç bir kanıt yoktu. Muktedir Bey’e husumetlerinden şikayetçi olmuşlardı.
Üç ay sonra yeni yönetim seçimi var. Muktedir Bey yine aday. Çalışmalara şimdiden başladı. Ev sahibi olanlara hediyeler yolluyor. Kahve, meyve, çikolata falan… Bi de apartman için yaptıklarının listesini çıkarmış, yapacaklarını listelemiş, bütün posta kutularına atmış. Kiracılardan bazıları tanımıyor Muktedir Bey’i, okurlarsa biraz fikir sahibi olur ve muhalefeti bırakırlar belki.
Son üç aydır sabırsızlıkla beklediğimiz o gün geldi nihayet. Akşama seçim var. Yine kazanırız inşallah. Şu siyah elbiseli kadına rağmen… Kadın cazgırın biri çıktı. Apartmanımıza çok yakın bir hastanede doktormuş, o yüzden burada ev almış. Evet ya! Meğer kiracı değilmiş, evi satın almış. Eve geliş gidiş saatleriyle ilgili bir yoklama çekeyim dediğimde öğrendim. “Size mi soracağım ne zaman evime gelip gideceğimi” diye azarladı beni. Kimseye hesap vermezmiş, bu ev onunmuş, yalnız yaşayan özgür bir kadınmış o, yaşam biçimine kimseyi karıştırmazmış. Bir de kedi meselesi var. Sokakta bulduğu her kediyi eve getiriyor sanki. Kapısının önünden kokudan geçilmiyor. Baktım baş edemiyeceğim, Muktedir Bey’e ilettim durumu. Çeşitli şekillerde uyardı ama kadın hiç oralı olmadı. Elektriğini kestirdi, evine temizliğe gelen kadınları kaçırdı, posta kutusuna tehdit mektupları koydu, evinde kadınlı-erkekli eğlenirlerken polis yolladı. Yok ne yaptıysa yılmadı kadın…
Daha kötüsünü yaptı; “muhalefet” başlattı. Tek tek bütün kiracılarla ve onların ev sahipleriyle iletişim kurdu, galiba onları kendine oy vermeye ikna etti. Evet yanlış anlamadınız, Muktedir Bey’in karşısına aday olarak çıkıyor. Kadın işi garantiye almak için iki tane de ev sahibini ikna etmeliydi. En zayıf halkaları buldu, on iki numarada yalnız yaşayan emekli subay ve on dokuz numarada hasta annesine bakan Naciye Hanıma taktı kancayı. Doktorluğunu kullandı, Naciye Hanımın annesinin sağlık problemleriyle bizzat ilgilendi, emekli subay da artık onun hastası, nerdeyse haftada iki gün hastaneye gidiyormuş.
Neyse ne! Son günlerde Muktedir Bey çok sakin. Biliyor bütün olan biteni. Bizzat ben düzenli olarak bilgi veriyorum ama hiç renk vermiyor. Ne düşünüyor bilmiyorum birazdan göreceğiz. Boş durmamıştır, o da konuşmuştur herkesle, belki çoktan ikna etmiştir bile.Ama ne gezer, oylama sonuçlanınca kulaklarıma inanamadım, on iki oya karşı sekiz oy aldık, kadın kazandı resmen!Muktedir Bey hiç konuşmadan, veda etmeden ayrıldı toplantıdan. Ona oy veren bizler de dağıldık, kalanlar daha biz ayrılmadan seçilenin başarılarını kutlamaya başlamıştı.
Ama sabah ola hayır ola diye boşuna dememişler. Sabaha karşı apartmanın içindeki ayak sesleriyle uyandım, camdan içeri giren polis arabası ışıkları gözüme doldu. Cama koştum ama aşağıda bir şey göremedim. Sokak kapımdaki gözetleme deliğinden baktım, yine bir şey göremedim. Derinden gelen seslere kulak kabarttım, Muktedir Bey’in sesini aldım. Kapıyı hafifçe araladım. Tok bir erkek sesi emirler veriyordu, Muktedir Bey başka biriyle sakin bir sesle konuşuyordu. “Şüpheleniyordum zaten, eve giren çıkan belli değildi” lafları çalındı kulağıma. Sonra kadının sesini duydum, “bu iftiranın hesabını vereceksiniz” dedi birine, ayak sesleri giderek uzaklaştı. Yerimden kımıldamadan bekledim, birazdan yavaş yavaş merdivenden çıkan birinin ayak seslerini duydum. Muktedir Bey’in gülümseyen yüzü göründü çok gecikmeden. “Hayırlı sabahlar komşum” dedi enerjik bir sesle, “meğer bir teröristle aynı çatı altında yaşıyormuşuz. Polis bir ihbarı değerlendirip baskın yapmış. Beni de bilgilendirdiler. Kökü dışarda, dini duyguları suistimal eden bir örgüt üyesiymiş doktor hanım.Ben eve gidip bir duyuru hazırlayayım. Henüz karar defteri imzalanmamıştı. Bu durumda yöneticilik yapamaz, zaten kimse onun yönetici olmasını istemez artık. Akşam seçimi tekrarlayalım. Apartman sahipsiz kalmasın.”
“Hayırlı günler Muktedir Bey, Allah sizi başımızdan eksik etmesin…”