Altın
Yıl iki bin küsur. Geçmiş gün dedemin köy evindeyiz. Yaz tatilinde geliriz. İki kız, bir erkek torun. Çok tatlı dillidir. Yumuşak beyaz sakalı, masmavi gözleri, kırışmış yüzü, kel kafası. Çok severiz onu. Savaş hikâyeleri,...
Devamını okuYıl iki bin küsur. Geçmiş gün dedemin köy evindeyiz. Yaz tatilinde geliriz. İki kız, bir erkek torun. Çok tatlı dillidir. Yumuşak beyaz sakalı, masmavi gözleri, kırışmış yüzü, kel kafası. Çok severiz onu. Savaş hikâyeleri,...
Devamını okuBu tiksinti ne böyle? Ya bu mide bulantısı da nereden çıktı? Yanlış bir şey mi yedim acaba? Yoksa korktuğum şey mi yüzünü gösterip sırıtıyor karanlık kapıların ardından? Arkasında var saydığım karanlığı beni ürkütüyor. Öfff… Kaç...
Devamını okuYine bir taşın üzerinde oturup kalmışım. Kimseler yok etrafımda. Ne beni gören ne de duyan var. Ben ne zaman böyle bir başıma kaldım; gidenleri göremedim, gelip geçenlere el edemedim. Oysaki daha dün ninemin yenidünya ağacına...
Devamını oku“Gel bakalım Bücür!” demesiyle “şappp!” diye ensemde bitmesi bir oldu pençesinin. “Madem bana yamak oldun, bundan böyle yerin ha bura! Tam yanım. Ne ötesi ne fazlası, anladın di mi?” der demez “şappp!” diye ensemdeydi yine...
Devamını okuDedemin onca sitemi olmasa asla o paketi almaya gitmezdim. Neymiş efendim, benden bir ricada bulunmuş. Ahretliği ta okyanuslar ötesinden kızıyla kendisine hediye göndermiş, gidip alsam elimde mi kalırmış? Eski gücünde olsaymış...
Devamını oku