“Sana bir itirafım var Kevser. Ben nüdistim.”
“Dalga geçiyorsun…”
“Yoo… Çok ciddiyim”
“Yani sen evinde çıplak mı dolaşıyorsun?”
“Evet” Osman’ın sesinde biraz endişe vardı, belki de Kevser’in tepkisinden korkuyordu.
Kevser, karşısındaki 60 yaşlarındaki adamın beyaz saçlarına üzgün yüzüne bakakaldı. “Hay Allah, sen şaka yapmıyorsun; ciddisin” Düşündü bir an. “Ben seni neden hiç öyle görmedim?”.
Osman, 50 yaşlarındaki sevgilisinin yüzüne utanarak baktı, belki de Kevser’in bu sorusunun cevabını nasıl vereceğini düşünüyordu. Sonunda, tereddütlü bir şekilde, “Senden sakladım” dedi.
Şok oldum. Nasıl cevap vermeliyim? Osman’ın bu alışkanlığını kabul mu etmeliyim yoksa onu değiştirmesi için ona baskı mı yapmalıyım? Bir nüdistle yakınlığı becerebilecek miyim? Ama belki de bu, benim öğrenmem gereken bir ders: gerçek bir kabul ve anlayış gösterme şansı.
“Daldın, gittin. Bir şey söylemeyecek misin?”
Sonunda, derin bir nefes aldı ve Osman’a doğrudan baktı.
“Ne söylenebilir ki? Bu bildiğim kadarıyla senin içinden gelen bir şey. Başka türlüsü mümkün değil yani. Buna saygı duymaktan başka bir şey yapılamaz.”
“Ah! Çok sevindim bu yapıcı tavrın için. Ben kafamda daha kötü senaryolar yazmıştım. Çok rahatladım valla.” …………” Peki sen bununla yaşayabilir misin?”
“Bilmiyorum. Çok zor soru. Denemeden bilemem…” Gene suskunluk oldu… “Yani bir evi nüdistle paylaşabilirim, sanırım… Ama sevgili, eş olarak kabul edebilir miyim? Bilmiyorum.”
Kevser, Osman’ın itirafından sonra kafasında dönüp duran düşüncelerle boğuştu. “Osman çıplaklığı seviyor; ya sen…” cümlesi sürekli zihninde yankılanıyordu. Koltuklara bakıyor ve içinden geçen düşünceleri durduramıyordu. “Bu koltuklarda çıplak oturuyor. Dışkı var mıdır? Yok canım daha neler…” Kevser, bu düşüncelerin kendisini rahatsız ettiğini fark ettiğinde hızla kendini toparlamaya çalıştı. Ancak Osman’ın oturduğu koltuklarda çıplak yayılmış görüntüsü, ona kendini iyi hissettirmedi.
İçindeki endişe dalgası büyüyordu. Evet, belki de Osman’ın bu yanına saygılı olmalıydı, ancak kendi rahatı ve endişeleri de önemliydi. Osman’ın bu tercihiyle nasıl başa çıkacağını düşünüyordu. Belki de onun evindeyken daha fazla dikkat etmeliydi, belki de kendine ait bir alan oluşturmalıydı. Ama bu konuda açık bir şekilde nasıl hareket edeceğini bilemiyordu.
Evine geldiğinde, içindeki öfkeyi bastırmaya çalıştı ama bir türlü sakinleşemiyordu. “Niye böyle şeyler hep benim başıma geliyor?” diye kendi kendine soruyordu. Altı aydır sevgiliyiz. İkimiz de akademisyeniz. Benzer ilgi alanlarımız var… Aynı frekanstayız sanıyordum ikimizi, ama nüdistlik! Yapamam. Ben etrafımda çıplak istemem…Ya komşular görürse!
Kızmamaya çalışıyorum… Ama bu şimdi mi söylenir? Onun evine bir daha gitmek istemiyorum… Ya da acaba evde birlikteyken Osman sadece üstünü kapatacak elbise gibi bir şey giyse… Yok saçmalama, adama neler yapıyorsun? Sen biraz değişsen… Sonra başka bir hayal kurdu: Osman, salonda rahatça oturmuş, Kevser yanındaydı. O anı ikisini de çıplak olarak hayal etti. Salonun sıcak ışıklarının altında belki de televizyon izliyorlardı… Osman, yanına gelmiş, sıcacık bir kucaklamayla. Gözleri ekrana kilitlenmişken, onun sıcak bedeni… Bu hayal ona kendini iyi hissettirdi. Belki de aralarındaki bu yakınlık, sadece bedensel değil, daha derin ruhsal bir bağ kurmalarını sağlardı. Ve bu çıplaklık, birbirlerine olan bağlarını daha da sağlamlaştırabilirdi. Acaba benim de evde çıplak dolaşmamı ister mi?” Bu düşünce, onu biraz heyecanlandırdı. Belki de bu, ilişkilerini bir adım daha ileriye taşımanın bir işareti olabilirdi. Kendini açmak ve tamamen çıplak olma düşüncesi Kevser’e o an biraz korkutucu geldi.
Sonra Osman’ın ondan bu kadar zamandır bu sırrı sakladığını hatırladı. Neden bu kadar zaman söylemedi? İç sesi sertleşiyordu. Kandırdı beni… O zaman sen Osman’ı istemez miydin en başında söyleseydi… Sanırım istemezdim. Ben onun gibi değilim. Çıplak olma gibi bir dürtüm yok. Çıplak insanlara bakamam. Başka insanlar çıplak bedenime bakarsa kendimi teşhirci gibi hissederim. Utanırım… Hem üşürüm de… Benim doğam, Osman’ınkine tamamen zıt. Benim için çıplaklık, kişisel mahremiyetin en kutsal sınırlarından biri iken, Osman için belki de daha özgür bir ifade biçimi. Bu gerçekle yüzleşmek, Kevser’i derinden etkiledi çünkü aralarındaki bu temel farklılığı kabul etmek, ilişkilerinde yeni bir perspektif açıyordu. Bu gerçeği görmek, oldukça rahatsız ediciydi.
Kevser, çıplaklığın ayıp olduğu düşüncesiyle büyümüş bir kadındı. Bu düşünce, onun için sadece bir toplum normu değil, aynı zamanda kişisel bir değerdi. Kendi bedenini, özel ve dokunulmaz bir alan olarak görürdü ve bu alanı sadece kendisinin seçtiği kişilerle paylaşmak isterdi. Başkalarına çıplak bedenini göstermek, onun için büyük bir utanç kaynağıydı. Çünkü bu, kendi değerlerine aykırıydı ve toplumun kabul ettiği normlara uymamak anlamına geliyordu. Kevser, bedenin örtülmesi gerektiğine inanarak yetişmişti.
Bir müddet Osman’ı aramadı. Belki de bu durum ilişkilerini bitirecekti. Osman’ın neden bu kadar uzun süre bu gerçeği paylaşmadığını da merak ediyordu. Sonunda, Kevser sakinleşti. Belki de bu durumu konuşmalıydılar. Belki de kendi sınırlarını açıkça ifade etmelilerdi. İkisinin de ilişkilerindeki bu tür hassasiyetleri anlaması ve birlikte çözüm bulması gerekiyordu. Bu karmaşık duygular içinde, Kevser kararını verdi: Osman’la konuşacaktı.
Kevser birazdan burada olur. Birazdan korktuğum başıma gelmez inşallah. Kevser’le tam aynı eve çıkmaya verdikten sonra ona nüdist olduğumu itiraf etmek zorunda kaldım. Suratı düştü resmen… Beni affeder mi acaba? Bu belirsizlik, bu endişe ve heyecan beni öldürecek.
“O gün çektin gittin… Bir daha aramayacağını düşünmüştüm.”
“İkimiz de yaşını başını almış insanlarız. Osman’ın üzgün yüzüne baktı; devam etti.” İşi gücü olan insanlarız.” Sessiz kaldı bir müddet. “Uzun süredir sürdürdüğümüz bir ilişki var. Yani bu çocuk oyuncağı değil. Bana bu zamana kadar bu sırrını neden söylemedin?”
Osman başını öne eğdi. “Tam da bu nedenlerden.” Sustu. Yalvarır gibi Kevser’e baktı. “Seni kaybetmekten çok korkuyordum.”
“Peki… Ya şimdi?”
“Hep söylemek istedim. Söylemeye kaç kere yeltendim. Korktum. Geri çekildim, beni bırakacağından korktum.”
Sevgi dolu bakışlarıyla Kevser’e döndü, onun duygularını anlamaya çalışıyordu. “O gün apar topar evimden niye kaçtın? Seni ne rahatsız etti?” diye sordu, içindeki merak ve endişeyi gizleyemeyerek.
Kevser düşünceliydi, sözlerini dikkatlice seçerken. “Ortak yaşam alanlarımızda senin çıplak dolaşıyor olma fikrini kaldıramadım,” dedi nazikçe. “Benim kendimi rahat hissedeceğim bir ortam değil. Ortak mekanımızın benim sınırlarım içinde olmadığını görünce panikledim. Sonra gözlerini Osman’a çevirdi ve kararlı bir şekilde konuştu: “Sanırım ben böyle devam edemem.”
Osman, endişe ve panikle doluydu, ancak çözüm bulma arzusuyla yanıp tutuşuyordu. “Ben bu konuyu düşündüm,” dedi aceleyle. “Çözüm olarak da bir tek odamda çıplak dolaşsam, birlikte evi paylaşmayı kabul eder misin?” Önerisini heyecanla dile getirdi, umutla Kevser’in cevabını bekliyordu.
Kevser, Osman’ın samimi açıklamalarını dinledikten sonra içindeki öfkenin biraz hafiflediğini hissetti. Onun korkularını ve endişelerini anlamak, aralarındaki bağı güçlendirmişti. Sonunda, kendini bir karar verme noktasında buldu.
“Ben de düşünmüştüm ikimizin de mutlu olabileceği buna benzer bir çözümü…Teklifin çok makul. Denemeye hazırım.” dedi gülümseyerek.