Dünya için en kritik kararların alındığı Guateman’daki ofis, komutanın “acildir” emriyle yedi bilim insanını konuk etmek üzereydi. Mekânsal dönüşümle birlikte, bilim insanları, sekizgen saydam binanın, yine sekizgen saydam toplantı odasında kendileri için ayrılmış yerlere transfer edilmeye başladı. Birleşmiş Güçler Komutanı Akat, ayakta, ellerini masaya dayamış, mavi küçük gözlerini neredeyse hiç kırpmadan soğukkanlı bir sabırla sürecin tamamlanmasını bekliyordu. Yerleşme prosedürü tamamlandığında, Komutan hemen arkasında duran robo-askere; “98K güvenlik çemberini, GT-217P ile değiştirin ve kutuyu getirin,” dedi. “Sayın bilim insanları Guateman’a hoş geldiniz. Derhal konuya geçiyorum. Bugün burada olma sebebiniz, Evrensel Gözlem ve Bulgu piyademizin 23. Bölge’de bulduğu insan yapımı olmayan bir nesne. İvedilikle buraya getirildi ve muhafaza altına alınarak mühürlendi. Mührü ilk kez sizin huzurunuzda kıracağım. Sizlerin görüşünüzü bekliyorum.” Keşif görüntülerinde geometrekatron ile yapılan derinlik taraması ve nesnenin bulunuşu izlendi, ardından kapı açıldı, mühür-robotu elindeki saydam sekizgen kutuyu masanın üzerine bıraktı. Komutan sadece kendisinin bildiği şifreyi girdi, gözle görülemeyen mühür belirginleşti, rengi maviye döndü, kısa bir sürede buharlaştı. Kutu açılmış ve nesne ortaya çıkmıştı. Guetaman’daki sekizgen masa çok uzun yıllar sonra ilk kez bilim insanlarının uzlaşamaz fikirlerinin tartışmalarına tanıklık ediyordu. Sonunda Komutan’a nesnenin ne olduğunu anlamadıklarını, organik ve yüzyıllar öncesine ait olabileceğini düşündüklerini ancak tam olarak adının konulması için yaşayan en önemli Kadim Bilgiler Uzmanı Geref’in gelmesi gerektiğini belirttiler. Arat’ın yüz ifadesi bir anda değişti, bundan hiç hoşlanmamıştı. Geref’le iki yıl önce bir çalışmada yan yana gelmişlerdi. O çalışmada gizli tutulması gereken bilgileri Geref tüm dünyayla çekinmeden paylaşmış, yaşanan paniği önlemek için günlerce uğraşmışlardı. İnsanlar özellikle kadim bilgilere karşı büyük ilgi duyuyorlardı. “Her şey yeniden başlamalı” kararıyla nükleer savaşlar öncesine ait bilgilere ulaşım uzun yıllar önce tamamen engellenmişti. Şimdi Komutan için o asi Geref’e elindeki bu garip nesneyi göstermek ve ondan araştırma yapmasını istemek çok zordu ama bilim insanları gibi o da çözemeyeceğini anladığından son çare Geref’i çağırdı.
Arşiv giriş iznini alan Geref nükleer savaşlardan sonra elde kalan, ilkel bilgisayarlara ve ilkel CD’lere şaşkınlıkla baktı. Komutan onun ardında “Bunları çalıştırmak için senin gibi ilkel düşünmek gerekiyor herhalde,” diye söylense de Geref duymamazlığa geldi. Otuz sekiz saat, yirmi bir dakika, dokuz salise sonra, Kadim Bilgiler Uzmanı sonuca ulaştığını söyledi. “İnanması zor, emin misin?” dedi Komutan. “Efendim, söylediğim gibi bu nesne bir çekirdek. Nükleer savaşlar çıkmadan önce ilkel insanların yaşadıkları toprak bugünkünden çok farklı, insan yapımı değildi. Zamanın insanları işte bu çekirdekleri toprağa gömer ve toprak şimdiki gibi asidik olmayan yağmurlarla beslenirdi. O dönemde, koruyucu güneş kalkanımız ostren yoktu daha doğru bir ifade ile güneş bugünkü gibi yakıcı ve yok edici özellikte değildi. Güneş ışınları doğrudan yeryüzüne gelir, güneş ve su sayesinde bir süre sonra toprağa gömülen çekirdek ağaç denilen canlıya dönüşür, bu canlı üzerinde meyve denilen ve içinde bu çekirdeği barındıran şeyleri oluştururdu. Bir şaşırtıcı bilgi de çekirdeklerin değişik türleri olup ağaçları ve meyveleri farklıydı. Bulunan bu çekirdek, zeytin isimli meyvenin çekirdeğidir. Her koşula dirençli olduğundan zamanında zeytin için ölümsüz ağaç denilmiş. Tabii o günkü koşulları düşünürsek son derece anlamlı. “O zamanın ilkel insanları bunu nasıl yapabilmiş?” “İnsanlar değil, efendim. O zaman ki insanların deyimiyle doğa. O dönemlerde şimdiki gibi beslenme ihtiyacını ortadan kaldıran “zoen” hapları bulunmadığından insanlar meyvelerle, bitkilerle hatta hayvanlarla beslenir, onları yerlerdi. İlkel beslenme yöntemi diye tanımladığımız ısırma, çiğneme ve yutma sistemleri kullanılırdı.” “O halde bu yenen bir şey?” “Bu hali ile değil efendim. Eğer ilkel zamanlardaki koşullar laboratuvar ortamında tekrar oluşturulabilirse zeytin çekirdeğinden meyve üretebileceğimizi düşünüyorum. Fakat çalışmada bu çekirdeği kullanmam gerekir. Çekirdeğin kırılma, bozulma riski olduğunu da belirtmeliyim.” “Çekirdeği kullanma kararınızı liderlerle inceleyeceğim. Tüm bu bilgiler nükleer savaşlar öncesi ilkel döneme biraz daha ışık tutacaktır.” “Ben de sizin gibi öngörüyorum efendim. Biz, birçok şeyi yapabilmek için yüzyıllarımızı verdik. O ilkel zamanlarda, böyle olağanüstü bir güce, doğaya, hiçbir şey yapmadan sahipken neden her şeyin değiştiğini ve yok olduğunu araştırmamız ve anlamamız için çok büyük bir fırsat bu. Ancak, bu süreci analiz ederken tekrar arşivleri kullanmam gerekecek. Ayrıca bu çalışma çok uzun saatlerimi alacaktır. Bu nedenle zaman akışı içindeki yaşam enerji süremi de uzatmanız gerekeceğini düşünüyorum.”
“Geref, haddinizi aşmaktasınız! Tüm dünyada sadece Komutan ve liderlere tanınan bir haktır bu!” “Biliyorum, ancak bu çalışmayı benden başka yürütebilecek ve eski bilgisayar yazılımlarını çözebilecek biri olmadığından bu hak çok önemli.” “Bunun kararını Liderler meclisinde görüşeceğim. Çalışmanız ve yaşam enerji süreniz için meclis onayını beklemelisiniz.” “Peki, o süre içinde çekirdek ben de kalabilir mi?” “Mümkün değil. O bir dünya mirası. Elimizde zaten o dönemlerden korunmaya değer çok fazla şey kalmadığını biliyorsunuz. Bu çekirdek, komutanlık koruması altında tutulacaktır. Karar size bildirilecektir. Gidebilirsiniz.” Tüm bunlar yaşanırken, kadim dünyanın birebir aynı olan gezegende, bir çocuk, yediği zeytinlerin çekirdeklerini annesinden gizli toprağa gömmekteydi.