Bodrum katına inen basamaklarda dizlerimin bağı çözülecek gibi oluyor. En son attığım adımla sensörlü lamba devreye giriyor. Huzursuzluğum yatışıyor. Yine de anahtarı kapının deliğinde döndürürken ellerimin titremesine engel olamıyorum. İçeride oda büyüklüğünde bir alan var. Duvarları gelişigüzel boyalı, bir duvar nefti mesela, diğeri griye çalan bir renk. Elde kalan, artan renklerle boyanmış gibi duruyor. Eski bir dolap, bir çamaşırlık gözüme çarpıyor. Bu eşyaları hatırlayamıyorum. Çocukluk hatıralarımı sildim çoktan. O zamana ait olmalılar. Bir koliyi açıyorum. İçindeki oyuncak palyaço bir anda fırlıyor kapağından. Korkuyorum. Tıka basa oyuncak doldurulmuş. Kutuyu itip, diğerlerine bakıyorum. Kırılacak eşya yazanın içinden eski havlular çıkıyor. Şaşırıyorum. Kutunun dibine elimi daldırınca, bir zamanlar mutfakta kullanılan cam eşyalar geliyor elime. Sanki kırılmalarını önleyebilecek gibi üzerlerine havlular istiflenmiş. Kırılmalarını önleyebilecekmiş gibi… Ben bu odayı düzenlerim, diyorum kendi kendime. Gerekmeyen şeyleri ayıklayıp ayırırım, bitpazarına götürür, satarım. Diğerlerini de çöpün yanına çıkarsam yeter. Oradan isteyen alır, böylece temizlemiş olurum geçmişimi. Duvarlarını bir renk boyarım. Belki bir hobi odasına dönüştürürüm odayı da. Ufak penceresinden görünen bahçedeki yeşilliklere bakarak, kitap okurum belki, örgü örerim, belki bir misafir bile ağırlayabilirim. Yatak koyarım şu köşeye. Olur mu olur…
Kendi kendime mırıldanarak, sağımdan soluma dönüyorum. Uyanıyorum. Rüyaymış hepsi. Yatağımda etrafı algılamaya çalışarak huzursuzca hareket ediyorum. Rüyaymış. Rüyamda bir katman daha derine indim demek. Son günlerde hep geçmişi düşünüyordum zaten. Çocukluğum, ilk gençliğim, eski hatıralar… Şimdi hayatta olmayan sevdiklerim, onlarla geçirdiğim zamanları düşünüp duruyordum. Hayal kırıklıklarımı, susmak zorunda bırakıldığım anları, akşam yemeğinin bitmesinden sonraya sakladığım odamdaki gizli ağlamalarımı düşünüp duruyordum. Rüyamda geçmişi görmeme şaşırmamalı. O kadar derine indim demek. Sonunda bodrum katına ulaştım. Telefonu elime alıp, arama motoruna rüya tabirleri yazıp, anahtar kelimeleri giriyorum: “bodrum, bitpazarı, eski eşyalar”. Çıkan sonuçların yarısı hayra, diğer yarısı şerre yoruyor rüyamı. Alternatif bilgiler kısmında çıkan haberi okuyorum:
“…bir hurda avcısı iddiaya göre ünlü ressam Picasso’nun son döneme (delirme yıllarına ait) ait olduğu iddia edilen bir resim bulmuş. Dedikodulara göre o resim Malaga Picasso müzesinde bile yokmuş. Bilinmeyen bir resim olsa da değerinin çok yüksek olduğu söyleniyor.”
Sinirim bozuluyor. Parantez içindeki ifade, “delirme yılları”, o da ne demekse. Acaba ben de delirme yıllarımı mı yaşıyorum? Artık eskisi gibi tahammülüm yok insanlara. Sanatımı icra ediyorum sadece. Haftada iki gün sanat evinde piyano dersleri veriyorum. Diğer günler kimseyle iletişimim yok gibi. Alışverişlerimi telefondaki uygulamadan yapıyorum. “Zili çalmadan bırak” seçeneğini işaretliyorum. Zili çalmadan bırakıyorlar. Getirenlerle karşılaşmamış oluyorum böylece. Saçlarımı kendim kesiyorum. Aynaya bakıyorum, iki kulağım da yerinde duruyor. Dur bakalım, o Picasso değil miydi? Kulağını kesen kimdi? Tamam, tamam, Van Gogh… Peki, Picasso neresini kesmişti? Hemen arama motorundan bakıyorum, bir kesme olayı yok. Baş ağrısından mustaripmiş. Son günlerde başınız mı ağrıyor? haberlerde yazan soru içimi gıdıklıyor. Başucumdaki sürahinden doldurup, bir bardak su içiyorum. Kahvaltımı yapınca bir de ilaç içerim artık.
Uyandığım odayı tarıyor gözlerim. Çekmeceleri yerleştireyim bugün, diyorum. İşe yaramayan, eskiyi hatırlatan, gereksiz ne varsa ayıklayayım. Rüyamdaki oda gibi, çeki düzen vereyim. Eski kıyafetler, bozulmuş saatler, biblolar, ev gereçleri. Aslında tüm evi elden geçirsem iyi olacak. Bitpazarına götürebilirim, diye düşünüyorum. Çok uzun zamandır, insan içine karışmamıştım. Deneyelim bakalım. Hepsini aynı güne sıkıştırmama gerek yok nasılsa, diye düşünüyorum. Bugün kıyafetlerle başlarım. Yavaşça doğrulup, yataktan kalkıyorum. Önce kendime sert bir kahve yapmalıyım. Emin adımlarla mutfağa yollanıyorum.