Kırk Yıl
Neredeyse kırk yıl oldu görüşmeyeli. Güya birbirimize ahretlik olmuştuk. Kader beni uzaklara savurdu. Doğduğum toprakları unutturdu. Zaman anlaşılmaz bir şey. Ne yaşadığını, ne geleceği fark edemiyorsun. Dünya gailesi seni...
Devamını okuNeredeyse kırk yıl oldu görüşmeyeli. Güya birbirimize ahretlik olmuştuk. Kader beni uzaklara savurdu. Doğduğum toprakları unutturdu. Zaman anlaşılmaz bir şey. Ne yaşadığını, ne geleceği fark edemiyorsun. Dünya gailesi seni...
Devamını okuHikâyenin sonunu ikisi de bilmiyordu ama tek bir kelime ile anlat deselerdi bana vuslat koyardım ismini. Ne yaşayacaklarından habersiz iki genç… Gençlik bu ya, dans ediyorlardı Beyoğlu’nda bir barda. Dudakları yıllarca...
Devamını okuKarşılıklı oturduğumuz sedirde, anneannem bana ördüğü şalın ilmeklerini özenle atarken, ben de sobanın üzerinde kaynayan çilek reçelinin kokusunu doya doya içime çekiyordum. Odunların ritmik çıtırtısı, çocukluğumun o şeker...
Devamını okuHer şey o cumartesi sabahı gittiğim bit pazarında başladı. Uzun bir suredir İstanbul’un bit pazarlarını ziyaret etmek hobim olmuştu. Yaşım ilerledikçe bu alışkanlık vazgeçilmezim oldu. Ölümden sonra neler yaşandığının...
Devamını okuHava ağır. Bir filmin kareleri gibi, silik, bulanık, belirsiz. Kareler tren vagonları gibi hızla geçiyor, izlemesi olanaksız ama geçtiklerini biliyorum. Arkalarından bakıyorum. Boş rayların yansımaları var, üzerlerinden uçarak...
Devamını oku